Bu hâlim çocukluğumda başladı diyebilirim. İlk olarak hangi tek başıma kutladığım doğum günümde hissettim bunu, o kadarını hatırlayamıyorum. Ama hep vardı.

Kalabalık bir ailede bile büyümedim ben. Benden bayağı büyük bir abim vardı yalnızca. Bu yüzden oyuncaklarımla bile kendim oynadım. Kendi başıma kibrit kutularından kaleler yapıp yine kendim yıktım. Hayali arkadaşlar yaratıp ruh hastası olmayayım diye oyuncu olmak istedim. Böylelikle en azından rol yaparken arkadaşlarım olabilecekti.

Oyuncu olamadım. Çocukluk arkadaşlarımla görüşmeden yıllar geçirdim. Hayatımı değiştirdiğimi sandım. Değiştiremedim.

Kırmızı burada olsa “Biz kimsenin ilk tanıdığı, ilk sevdiği kişi olamadık. Ondandır bu yalnızlığımız.” derdi. 

Bizim gibilerin yalnız kalmasının en büyük sebebi de bu. Biz kimsenin ilki olamıyoruz. Asıl sorun burada. Birisiyle tanışsam çok samimi de olsam onun hayatında çok büyük yer kaplayan başka birisi vardır. Ağladığında onun yanına gider, göz göze geldiklerinde konuşmadan gülebilirler ve birbirlerini anlarlar. Başka şehirlerde olsalar bile kopmazlar, geri döndüklerinde ilk birbirlerini kucaklarlar.

İşte biz o birisi uzaklardayken konuşulan bir başkasıyız. Sevdiğimiz kızın aklında unutamadığı aşkı varken kafa karıştırabilecek adamız en fazla. O en yakın arkadaşı yokken onun kafasını dağıtacak kişiyiz. Biz kendi ailemiz de olmasa hiç kimsenin ilki değiliz Kırmızı. Ya ailemiz de kaybolduğunda? Biz hep geleceği düşünürken bugünden o yalnızlığı yaşamalı mı ya da başka şeylere mi sarılmalıyız? Evimizi eşyalarla doldurup onlarla mı meşgul olmalı ya da bir hayvan mı beslemeliyiz? Biliyor musun Kırmızı, eve bir süre sonra dönünce gördüm ki evdeki hayvan için bile ilk değilim. Evdeki köpek bana alıştı. Beni görünce sevinip kuyruk bile sallıyor ama sözümü pek dinlemiyor evdekiler gibi. Bazen de umursamazca geçip gidiyor yanımdan ben onu çağırsam bile. Bir köpeğin ayak izlerinde yaşamı sorguluyorum o anda Kırmızı. Kelebek etkisine inanıp hayatımda neyi değiştirsem şu andan daha güzel olabilirdi diye düşünmeye başlıyorum. Ama bir yere kadar. Ben hep yanlış zamanda yanlış yerde olan bir adamım. Yaptığım veya yapmadıklarımla en fazla buradayım. Ne yaptığından çok ne yapamadığını hatırlayan bir adamın mutsuzluğuyla kaplıyım Kırmızı. Ben bu kadar açık konuşmaya da kendimin bu kadar dinlenmesine de alışık değilim. Ben kim miyim?

Ben Ömür Düğün.

Hayatında ilk olamamanın burukluğunu yaşayıp yine de o ilki bekleyenler, hepiniz bana davetlisiniz.