Sabah kalktı. Sabahın altısının onu geçiyordu. Viskisinden yedi yudum aldı. Viskisiz güne başlayamazdı. Salak limuzin istasyon durağındaydı. Bir garip limuzin. Kartal yönünden Kadıköy’e, Kadıköy’den Pendik’e döner. Saatinde kalkar ve asla beklemez. Neyse ki geldi sonunda. Çok kişi vardı limuzininde, bundan hoşlanmadı. Havyarına ortak olmuşlardı. Tiksindi onlardan. İşin kötü tarafı viskisini termosuna koymayı unutmuştu. Çok parası vardı, şu köşeden alırdı viski de. Bu limuzin durmaz ki bırakır onu yarı yolda. Elini cebine attığında cüzdanını bulamadı. Limuzinindeki insanlar sıkıştırıyordu onu. Nasıl bulsun cüzdanı, yani olmayan bir şey nasıl bulunmazsa öyle bulamıyordu. Neyse ki geldi geleceği yere. Duracak butonuna bastı. Erenköy durağında bıraktı sağolsun limuzini. Neden limuzininde duracak butonu vardı? Düşündü, düşündü ve sonra neden erken kalktığını düşündü. Zenginler erken kalkmaz ki. Hadi canım genelleme yapma şimdi. Aslında o inmek istemiş güya. Limuzinim var diye hava atmak istememiş çevreye. Çevresi mi? Çevresi onu çevrelemeyen insanlardan oluşmuştu. Kendi çevresinde dönüyor, kendi çerçevesinde hayal kuruyordu. Halüsinasyona kapılıyordu. Aniden durdu beyni. Yığıldı betona. Beyninden kan geldi, aktı aktı kanalizasyona doğru süzüldü kuş misali. Bir melek göründü. Anda kalamadı dedi. Ölmeyi seçti. Hayat bir şakaydı aslında ama o ne hayatta kalabildi ne de çok gülebildi. Güldükçe acıları akar sandı akmadı. Ama biz gülelim o gülemediyse. Yerden kalktı şimdi durdu beynim diyor, bu kadar dram yeter. Işığı kapat uyuyayım diyor. Ben 404 NOT FOUND.