Yolculuk, eve varış...

Güzelce arınıp yatağa geçtiğim ve bitkin bir akşamın ardından sıcak tutunca geçer sandığım bir ağrı ile uğraşırken uyuyakaldığım o sinsi gece.

Neyse ki sabah erken kalkmak zorunda değildim, pazartesi sendromuna veda ettiğim bir dönemdi. Sabaha karşı ne olacağını kestiremezdim tabii. Derin uyuyamadığım için uyanmam zor değildi lakin...


04.17


O nasıl bir sarsıntıydı öyle? 

Hiçbir cümle yetmez anlatmaya. Büyüklüğü 7.8 de tesirinin ölçüsü yok.

Önce bina sağdan sola sallanmaya başladı. Geçmeyen saniyeler, gökyüzü lacivert tonlarında. Çök, kapan, tutun pozisyonu aldım yatağımın kapıya yakın olan tarafında. Çekmecelerin her birinin nerdeyse tamamen açılıp hızla kapandığını duymak, olduğun yerde beklemek zorunda kalmak... 1 dakika 1 asır oldu sanki. Tam bitiyor, tamam derken bu kez binanın önden arkaya doğru sallanmaya başlaması, çatırdama, taş sesleri ve ölümle burun buruna geldiğim an. Siper aldığım yerden artık fırlamak zorundaydım. Aileme haberim gitmemeliydi. Kurtulduğumu, sağ olduğumu onlara ben söylemeliydim.

Soğukkanlılığımla fırladım. Dış kapıyı kilitlemiştim. Aynı saniyeler içerisinde sağ ve sol elimi kullanarak altlı üstlü kilitleri ve sonra da kapıyı açtım. Çığlıklar... 

Bebekler, benim kadar hızlı olamayan yaşlılar, merdivenden hızla inmeye çalışan çocuklar ve ebeveynleri... Apar topar telefonlarımı, montumu, ayakkabımı, hemen girişte olan çantamı alıp dışarı koşar adımlarla çıkmayı başardım.

Yerler buz ve her yer kar. Soğuk dondurucu. Ayaklarımda çorap yok. Botumu giyemedim. Spor ayakkabımı bile zor aldım çünkü. O an ne elime geldiyse yani. Yan blokta oturan yakın arkadaşımı aramak için telefonu elime aldım, o beni aramış zaten. Telaşla telefon sesini duymamışım. 

Şebeke çekmedi ve ulaşamadım. Neyse ki o da çıktı hemen ardından kapıdan. Sonrasında ablama WhatsApp aracılığı ile mesaj attım. Şebeke gidip geliyor, en azından iletilip iletilmediğini anlarım maksadıyla. Uyandırırsam korkarlar diye arayamadığım anlar.

Komşular şaşkın, çok soğuk ama üşüme yetisini kaybetmiş gibi ben de dahil herkes. Yoldan geçen, ne yapacağını bilmeyenler, arabası olanların hemen atlayıp uzaklaşmaya çalıştığı karanlığın kalabalıklaştırdığı sokaklar...

Bir yere sığındık sığınmasına birilerinin yardımıyla, ne bekliyordu peki bizi bundan sonra? Öğlene vardık. Vardık varmasına da bu kez 7.6 büyüklüğünde 2. depreme yakalandık. Bitmek bilmeyen sarsıntılar eşliğinde geçirdik iki buçuk günü. Hiç kolay olmadı şehirden çıkmak. Bilet bulmak mümkün değildi, onu da geçtim, havaalanına gideceğimiz yollar bile kapalıydı. Çetin hava şartları... Aksilik ya!

Neyse ki zor ama bir şekilde havaalanına vardım en yakın iki arkadaşımla. Adım atacak yer bile yoktu resmen. Yüzlerden okunan endişeler... İnanılmaz bir kalabalık. THY'nin duyarlılığı takdire şayandı. Kargo uçaklarından birinde ben de yerimi aldım. Rötarlı bir uçuş olsa da mecalimin sonlarına varsam da nihayet 02.00'de uçağım kalktı. Tekerlekleri pistten ayrıldığında gözlerim doldu. Şehre uzunca baktım. Bütün iyi dileklerimi bıraktım ve iki seferle anne baba ocağıma vardım. Onlara sıkıca sarıldım.


Aileme ikinci kez hediye edildim.

Ne kadar yazsam az, ne kadar yaşasam çok gelir artık.

Gidenlere rahmet, kalanlara sabır ve can sağlığı diliyorum.