Bugün uyandığımda öğlen olmuştu. Alarmlar işe yaramamış. Hayal meyal annemin kursa gideceğini söylediğini anımsadım. Kalktığımda babam vardı sadece. Hala uyuyordu, sabah 7'de taksiden dönmüştü. Artık haftada bir gün taksiye çıkıyordu ve bunun son olacağını söylemişti.


Çay suyunu koydum. Twitter'a girer girmez Evrim Ağacı'na denk gelmiştim. Sayfalar arasında gezinirken penis üzerine bir yazıya denk geldim. Çay kaynadı, yumurtaları suya koydum. Kahvaltıyı hazırlayana kadar penisle ilgili yazılanları okudum.


Babamı uyandırdım. Her zamanki gibi kahvaltıya oturmadan önce televizyonu açtı ve yandaş kanal eşliğinde kahvaltı ettik. Kahvaltının sonlarına doğru biraz sohbet ettik. Masayı topladım, odama geçtim ve akşama kadar odamdan çıkmadım. Akşam kuzenim Yusuf geldi. Bize yakın bir üniversiteyi burslu kazandı. Sık sık gelip gidecek. Yakın arkadaşlarımdan Caner ile de sözleşmiştik. Caner lise zamanlarından ortak arkadaşlar aracılığı ile tanıştığım bir arkadaşımdı. Beşiktaş'ı ve konu ne olursa olsun totem yapmayı çok severdi. Yusuf ile yemeği yedikten sonra dışarı çıktık. Vadi'ye gidip Caner ile buluştuktan sonra sürekli oturduğumuz Japon Bahçesi'ne geçtik. Buraya sık sık gelip çay içer, tavla oynarız.


Çay eşliğinde sohbet ve ikisine karşı kazandığım tavla zaferlerinden sonra evlere dağılmak üzere kalktık. Hava birden sekiz derece düşmüştü. Sonbaharı tam anlamıyla yaşıyorduk Beylikdüzü'nde. Yağmur, gök gürültüsü, şimşek... Caner bisikletine binip gitti. Biz hafif bir yağmur eşliğinde eve yürüdük. Yusuf eski kız arkadaşıyla ilgili gerek anılarını gerek sitemlerini anlattıktan sonra ikimizi de bir sessizlik kapladı.


Eve geldiğimizde direkt yataklara uzandık. Bir diğer kuzenim olan İbrahim ile telefonda bol kahkahalı bir sohbetin ardından uyuduk.