—Büyük “ A” olarak sana söylemek istediğim bazı şeyler var?

—Nasıl şeyler yahu bunlar?

—Neden Küçük “a” olarak saklanıyorsun ki herkezçiklerden? 

—Konuşurken öyle denmez sevgili “A”. “Neden saklanıyorsunuz ki herkesten?” demen gerekirdi.

—Bana akıl öğretmek için fazla küçüksünüz. Soruma cevap verin!

—Belki özel bir ismim yoktur “A”? 

—Olmaz mı hiç?! Bir mit’in ismini takmıştınız hatırlarsanız kendinize?!

(Küçük “a” öfkeyle güler.)

—Mitler özel isimler mi taşırmış? Eğer isimleri özelse nasıl bütün o mitler, kendilerine yalvaranları duyabilecekmiş?

—Ah küçük “a”! Mitler insan eliyle dikilmişlerdir. İnsanları mitlere mecbur edenler yine insanlardır nihayetinde.

—Ben bir fareyim. Anlamam insan işinden!

—Haklısın, ben de kafa sesiyim...

—Benden başka gidip rahatsız ettiğin kafalar var mı Büyük “A”!

—Unuttun mu? Beni sen... sen kendin için inşa ettin. Hatalarında seni uyaracaktım. Bazen elinden tutacak ve kaldıracak. Hem de beni, bir insanın içine bıraktığı filizlenmemiş bir tohumdan elde ettin. Yüreğindeki sureti ile o insan uyuşmadığı için, beni o insanın ideal hali ilan ettin.

—Evet öyle yaptım, biliyorum. Ama sen hiç gitmiyorsun?

—Çünkü sen terk edilmelere karşı öfkeliydin beni inşa ettiğinde, hatırlamadın mı?

—Artık değilim...

—Biliyorum, ben senin zihnindeyim unuttun mu?

—Beni devamlı unutkanlıkla suçlama!

—Sen de beni halden anlamayan insanlıkla yoğurma!

—Özür dilerim.

—Anladım, affedildin. Yani diyeceğim o ki daha ne kadar dehlizlerimizde saklanacağız? Daha ne kadar iki hayat yaşamayı sürdüreceğiz?

—Özgürlüğünü ilan edebilirsin “A”. Memnun değilsen!

—Hayır, zihnindeki varlığımdan bahsetmiyorum. Senin hayatının madalyona benzemesini kastediyorum.

—Yapamayız Büyük “A”! Karanlıkta yaşamanın bir yolunu bulduk. Ancak ışığa alışmanın bir yolunu bulamayız.

—Ne yapıyorsun sen? Vazgeçiyorsun kendin olma cesaretinden. Hani şu çok sevdiğin özgürlüğünden.

—Söyle bana kimim ben?

—Hüsrev’in şirini.

—Başka?

—Ar...

—Sus! Küçük “a” benim adım. Yerimizi belli edeceksin aptal!

—İnsanlar mı bizi görecekler? 

(Ha-ha-ha-ha)

—Neden gülüyorsun?

—İnsanlar yüreğini görebilseydi, zihnini anlamaya vakit ayırsaydı, hayatını paylaşsaydı, bana ihtiyaç duyar mıydın? İnsanlar bize ulaşamaz Küçük “a”.

—Bileklerimde tereddüt izleri bırakacak kadar haklısın! Yarın yürüyelim mi seninle?

—Nereye gitmek istersin dağlara mı, yoksa uçsuz bucaksız okyanuslara mı?

—Hayır! Bir çocuğun kalbindeki yerime götür beni!

—Neden?

—Çünkü dünyadaki her şey değişir. Ancak bir çocuğun kalbindeki yerimiz hiç değişmez.