Bir müzik sesi duydu arnavut kaldırımı yolda koşar adımlarla yürürken, arkasında gölgeler vardı ve bu onu korkutuyordu. O adımlarını hızlandırdıkça arkasındaki gölgeler de sanki onunla aynı hıza erişme konusunda uzmanlık yapmış gibi geliyordu kendisine. Aklına gelen fikirle aniden durdu. Bu müzik sesi nereden geliyordu? Uzunca bir süredir arkasındaki gölgelerden kaçıyordu ve etrafta bu müzik sesine kaynaklık edebilecek bir mekan göremiyordu. Ayrıca, bu ses tek bir mekandan da gelemezdi, sanki tüm gökyüzü koca bir hoparlöre bürünmüştü ve kulaklarını bu müzikle dolduruyordu çünkü. Sakince düşünmeye çabaladı, bu sırada arkasındaki gölgelere bakmayı da ihmal etmiyordu. Gölgeler sanki onun sorusunu duymuş ve ona hak vermiş gibi durmuşlardı. Belki de onlar da bu soruya cevap arıyorlardı. Bu müzik dedi içinden, bu müzik bana çok tanıdık. Sahiden, nereden tanıyordu bu müziği? Yoksa ilkokulundaki zil sesi miydi bu ya da hani lise ikideyken kullandığı ve çok sevdiği şu zil sesi miydi? Ya da durun bir saniye, bu müzik ona bu ikisinden daha tanıdık olmalıydı. Sanki duymayı bekliyordu beyni ve şimdi neden hatırlamıyorsun diye onu azarlıyordu bir anne edasıyla. Tamam dedi içinden, şimdi sakin ol ve hatırlamaya çalış. Dikkatini gölgelerden alıp müziğe daha da yoğunlaştırdı, artık gölgelerden korkmuyordu. Onun için bu müziği hatırlamak daha mühim bir mesele haline gelmişti. Müziğin içerisinde sözler barındırdığı kısmı bekledi dikkatle, kalbi heyecandan kulaklarının dibinde atıyor gibiydi. -Bu müziği duymasına engel olmazdı değil mi?- Ancak beklediği kısım gelmiyordu. Doğru ya, dedi içinden, bu sözsüz bir müzik olmalı. Gözlerini kapadı, bunun kulaklarını daha da hassaslaştıracağını düşünüyordu. Belki de izlediği filmlerin, okuduğu kitapların etkisiydi bu düşünce ama sahiden de inanıyordu. Önce keman sesini duydu, bu onu şaşırtmadı çünkü o, her daim bir müzikte ilk olarak kemanın sesini duyardı. Kemanı diğer yaylı çalgılar izledi. Duyduğu gitar sesiyle titreşen telleri hayal etti. Sonra fark ettiği enstrüman onu şaşkına çevirdi, bu da neydi böyle? Bu ses gördüğü çoğu enstrümandan farklıydı. Biraz zihnini zorladı. Evet evet, hatırlıyordu! Hani şu yuvarlağımsı olan şeyin ta kendisiydi bu. Aniden fark ettiği gerçekle gözlerini açtı. Artık odasında tavanı seyrediyordu, ne gölgeler ne de hoparlöre dönüşen gökyüzü vardı. Elini yanındaki ufak çekmecenin üzerideki telefonuna uzattı. Kilit tuşu denen tuşa basmasıyla kulaklarındaki tek ses sessizliğin ona bahşettiği sesti. Kendisine dakikalar hatta saatler gibi gelen bir süre boyunca hatırlamaya çalıştığı bu müzik, alarm müziğinin ta kendisiydi.