“Tarih beni bir şair, bir filozof olarak değil, bir sevgili, senin sevgilin olarak hatırlayacak.”

12. yüzyılda yaşamış Fransız şair/filozof Abelard ve onun güzeller güzeli öğrencisi Heloise arasındaki mektuplardan oluşan minik bir kitap. Söylentilere göre Abelard 35, Heloise ise 18 yaşındaymış.

Heloise, çok zeki ve okumayı seven, öz güveni yüksek, müthiş bir Orta Çağ kadını. Abelard ve Heloise arasındaki ilişki öğrenilince (gizlice evlenmişler ve bebekleri olacakmış) dayısı ve dayısının arkadaşları Abelard’ı hadım etmişler. Erkeklik gururu incinen Abelard, Heloise’ye manastırda kalıp kendisini Tanrı'ya adamasını söyleyerek ülkeyi terk etmiş. Abelard da aynı şekilde, gittiği yerde Tanrı'ya adamış kendini.

Abelard'ın mektubundaki itirafına göre Heloise'nin manastıra kapanmasını istemesindeki asıl amaç; inancından çok, onu diğer erkeklerden kıskanmasıymış. Saçlarına kendisi hariç bir erkeğin dokunmasından korkmuş. Kitap, aslında Heloise’ye yazılmayan fakat yine de bir şekilde ona ulaşan Abelard’ın mektubuyla başlıyor.

“Elin, elin değmiş bu mektuba. Teşekkür ederim; bana yazmamışsın ama. Elbette tanıdım yazını, değişmemiş hiç. Değişen bir şey olmadı zaten, acı bile aynı acı.”
Kazara ona ulaşan bir mektup sayesinde karşılıklı yazışmalar başlıyor.
“Umarım öldüğünde yanıma gömülmek istersin, toprağa karışmış kollarım uzanır kucaklar seni” diyor Abelard ve yaklaşık 750 yıl sonra mezarda kavuşuyorlar... Böyle destansı, şiir gibi bir aşk ancak Orta Çağ'dan çıkabilirdi zaten...

“İçimden hiç gelmiyor ama, sen istersen, mektubumu şöyle de bitirebilirim: sonsuza kadar elveda..."