—Ben çok üzgünüm, sence ne yapmalıyım miniğim?

—Köpeklere sarılabilirsin mesela, onların sana verdiği sevgi karşılıksız ve sonsuzdur.

—Peki ya köpek bana havlar ve kaçarsa?

—O zaman yanında sakince dur ve zarar vermeyeceğini göster ona, zaten senin sevgi ihtiyacını görüp sana kucak açacaktır.

—Mutlu olmak için ne yapmalıyım miniğim?

—Hayal kur, hayal kurduğun zaman istediğin her şeyi elde edebiliyorsun. Belki somut olarak değil ama soyut olarak seni mutlu edebilir.

—Benim hayalim yok ki.

—Herkesin hayali vardır, sadece onlar nasıl hayal kurması gerektiğini bilmiyordur. Bir karganın bile hayali vardır.

—Nasıl yani, bir karganın ne gibi bir hayali olabilir ki?

—Daha yükseğe daha fazla hızlı uçmak gibi. Kargalar uçtukları mesafeden yukarıya bakıp oraya nasıl uçabilirim diye hayal kurarlar ama aslında daha yüksekteki oksijen onları ölüdür ama yine de hayal kurmaktan vazgeçmezler.

—Anladım. Peki sıkılırsam?

—O zaman benimle ya da içindeki çocukla oyun oyna.

—Ama ben büyüdüm, oyun oynamak beni eğlendirmez ki.

—Hayır, oyun oynamak herkesi eğlendirir. Sadece büyükler koşuşturmanın içinde oyun oynamak isteyen çocukla oynamadıkları için sıkılır ve bir kalıba sığamazlar.

—Ne tür oyunlar oynamalıyım?

—O oynadığın çocuğa göre değişir. Mesela benimle "yağ satarım bal satarım" oynayabilirsin.

—O kalabalık oynanmaz mı?

—Başka çocukları da oyunumuza ortak ederiz, hangi çocuk oyun oynamak istemez ki?

—Ya başka çocuk bulamazsak?

—Olsun, önemli olan oynamak ve eğlenmek. Hayalden arkadaşlar edinir ya da bebeklerimizi ve arabalarımızı oyuna davet eder, onlarla çember oluştururuz.

—Bebekler ve arabalar koşamazlar ki. Ayrıca onlarla nasıl şarkısını söyleyeceğiz? Onlar konuşmazlar.

—Önemli olan birinin var olma hayalini kurmak, eğer onların gerçek olduğunu düşünürsek onlar hem konuşur hem de koşarlar.

—Ama oyun bittiğinde üzülmeyecek miyiz? Onlarla sohbet edemeyeceğiz.

—Ben bu zamana kadar hep bebeklerim ve arabalarımla sohbet ettim ve onlar beni hep dinlediler hem de hiç sıkılmadılar. Bazen sana anlattıklarım senin için önemli olmadı ve beni dinlemedin ama onlar için önemli olmasa bile beni dinlediler ve anladılar, o yüzden bazen karşılıklı sohbet etmek önemli değil, sen anlatırsan onlar seni hep dinler, hiç sıkılmazlar.

—Sen o yüzden mi hep onlarla konuşuyorsun?

—Evet, onlarla aramda bir dil oluşturdum ve sadece oyuncaklarım ve ben biliyoruz o dili.

—Bu durum beni biraz üzdü ve kaygılandırdı açıkçası miniğim. Benimle seni üzen ve mutlu eden şeyleri hep paylaşmanı isterim.

—Neden ki? Sen her şeyini herkese söylüyor musun?

—Hayır.

—Kiminle konuşuyorsun o zaman?

—Bazen kendi kendimle, bazen de yazıyorum.

—Nasıl yani, senin oyuncağın içinde mi?

—Öyle de denebilir.

—Ne kadar kötü bir durum.

—Neden öyle düşünüyorsun, sen nasıl oyuncağınla konuşuyorsan ben de kendimle konuşuyorum.

—Ama ben onlara bazen yalanlar söylüyorum, onlar gerçeği bilmiyorlar ki ama insan kendine yalan söyleyemez, hem ben onları bir birey yapıp içimdeki stresi ve siniri onlara aktarıyorum ve bu sayede hasta olmuyorum ama sen kendine aktarıp kendini hasta ediyorsun. Oyuncaklar hasta olamazlar, olsalar bile ben istediğim için olur.

—Onları sen mi iyileştiriyorsun sonra?

—Hayır, onların hasta olması beni iyileştiriyor.

—Nasıl yani?

—Basbayağı. Ben onlara üzüldüğümü ya da stres yaptığımı anlattığım zaman bu duygularım onlara geçiyor ve onlar da zamanla hasta oluyorlar, içimdekileri onlara aktardığım için artık benim korkularım ve üzüntülerim son buluyor ve ben mutlu oluyorum.

—Onların hasta olmasına üzülmüyor musun?

—Üzülüyorum elbette ama onların tedavisi çok kolay.

—Nedir tedavisi?

—Başka bir çocukla onu paylaşmak. Artık beni dinlemediği için hasta olmuyor ve zamanla iyileşiyor.

—Oyuncağını paylaştığın çocuk da onunla konuşuyorsa?

—Hayır, o sadece benimle konuşabilir. Dedim ya, onlarla aramızdaki dili sadece ben biliyorum.

—Peki korktuğunda ne yaparsın?

—Tabii ki gülerim.

—Güler misin, şaka yapıyorsun herhalde.

—Hayır, şaka yapmıyorum, güldüğüm zaman korkularım benden korkarlar ve saklanacak yer ararlar ama eğer ben saklanırsam o bana güler.

—Peki miniğim seni en çok ne korkutur?

—Bilmem, henüz korktuğum için ağlayıp saklanmadım, demek ki beni daha çok korkutan bir şey olmamış. Korkularım hep benden korkmuş.

—Son olarak senin için gerçek sevgi nedir? 

—Bir köpeği sevdiğinde yere yatıp sana göbeğini açması, bir çocuğa sebepsizce çikolata verdiğinde mahcup olup gözlerine baktığı ışıktır, bir karıncanın sırtında onlarca yükle yavrusuna yemek götürmesidir, bir kuşun yediği yemeği bebeğinin ağzına kusmasıdır.

—Hep çocuklar ve hayvanlardan örnek verdin, neden?

—Çünkü çocuklar ve hayvanlar dışında gerçek ve karşılıksız sevgi besleyen bir insan görmedim dünyaya geldiğimden beri.