Kalıp gibi çöken sislerin bile örtemediği renkler vardır. Yolunu seçemeyen bir denizci, algılarını yitirinceye dek gökyüzü ve denizin arasında duyusuzluğun pençesine takılmışsa eğer, göze ilişen parlak bir renk, ışığa ve hatta hayata kavuşmak kadar umut vadedebilir. Fırtınada sallanmaya alışmış bir beden için yükselen bir dalganın varlığı duru suların kenarındaki çekirgeler kadar zararsızdır. Zaman zaman bir yuvanın bacasına demir atmayı düşlediği olsa da dar kamarası hiçbir eve sığamayacağı kadar uçsuzdur. Günün dönüşen cümbüşü ve suların üzerinde betimlenen renklerin yansımasında daima kendi silüeti vardır. Ve bu, yolda olmanın karşı koyulmaz yalnızlığıdır.