Telefonu elinde, tweet atarken ocaktaki yemeği unutmuştu. Yemek hafiften yanmıştı. Birçok kişi bunu yiyebilirdi ama o, yiyemezdi. “Of ya” diyerek yazı tarihinde olmayan bir ifadeyle isyan etti. İsyanına yemeği çöpe atarak devam etti. Hızlıca hazırlanmasına gerek yoktu. Neredeyse zaten hazır denilebilecek şekilde evin içinde dolaşıyordu. Yine de aç karnına yaklaşık bir saat boyunca hazırlık yaptı. Arkadaşlarını da alarak lüks bir restorana gitti. Döktüğü yemeği yiyebilecek birçok insan için pahalı olan ve hatta o insanların çoğunun bilmediği yemeklerden sipariş ettiler. O sırada en son attığı tweete gelen beğeniler telefonunun susmamasına sebep oluyordu. Bazı yorumlar oldukça etkileyiciydi. “Adam, sen kralsın, helal olsun, senin gibiler kaldı mı?” şeklinde oldukça yaratıcı yorumlar(!) aldıkça mutlu oluyordu. Bunları paylaşımcı kimliğiyle arkadaşlarıyla da paylaşıyordu. Sokakta çektiği bir fotoğrafla birlikte "Bu çocuklar aç!" şeklinde tweet atmıştı. Yemekler masaya geldiğinde bir telaş olmuştu. Cüzdanına, telefonuna, tespihine şekil verenler vardı. Neyse ki yemeklerin ve tabakların şeklini çalışanlar vermişti. Bu yüzden enerji tüketmemiş olmaları da onlar için ayrı bir mutluluk sebebiydi. Şekiller verildikten sonra yemekler, evli olduğu halde başka kişilerle bar çıkışında yakalanan ünlü oyuncu gibiydi. Bu arkadaşlar da olay fotoğrafçısı olmalılar ki deklanşör sesleri kesilmiyordu. Birisi çekiyordu, ardından, telefonunu masaya güzelce bıraktıktan sonra bir diğerine sıra geliyordu. Sırayla fotoğrafları çekmişlerdi. Sonra bir sessizlik oldu. Espri anlayışları sıfır olduğu halde her şeye yüksek sesle kahkaha atan bu arkadaş grubunun cenazesi var gibiydi. O an fotoğrafları paylaştıkları için o sessizlik çökmüştü. Kaç kişi görecek yarışının başlama düdüğü çalmıştı. Hızlıca yemeklerini yemeye başladılar.


Hangi çocuklar açtı? Karnı doymayanlar mı yoksa gözü doymayanlar mı? Karnı doymayanlar sakızla bile karnını doyurabilirken hafif yanmış yemek karın doyurmaz mıydı? İnsan, çöpteki hafif yanmış yemeği bulduğunda mı mutluydu yoksa dikkat çekmek için yüksek sesle kahkaha atarken mi mutluydu? Ya da hangisinin vicdanı rahattı? Tweet atmak, vicdan rahatlatır mıydı? Bu öykü de, o tweet niteliğinde olabilir mi?


Galiba, insanlığa açız. Duyar gösterelim derken duyarsızlaştık. Gösteriş peşinde olmasaydık bu kadar da olmazdık. Etkileşime aç olmak yerine karnımız aç olsaydı anlardık karnı açın halinden. Ya da karnımızın aç olmasına gerek var mıydı? Biraz insan kalsaydık...