adalet diye bir şey yoktur. adaletin herhangi bir şekilde, herhangi bir zamanda var olabileceğine halen ihtimal veren ve bu ihtimale rağmen var olmadığı için şikayet eden insanların, bu basit gibi görünen ama hayata bakışımızı baştan sona değiştirecek hakikati kavrayamaması çok üzücü. bunun korkunç bir illüzyon olduğunu içselleştirememiş herkesin hayatları boyunca şu veya bu sebepten ötürü şikayet etmelerini çaresizce izlemek bir noktadan sonra ne yazık ki kaçınılmaz olarak bu şikayetlere de duyarsızlaşmamızla sonuçlanıyor. suni bir adalet sağlamakla, her şeyin 'olması gerektiği gibi' olduğu küçük bir dünya yaratmakla beyhude bir çabaya girişiyoruz bunun da bir süre sonra ne kadar zavallıca olduğunu anlayana kadar. adalet o kadar hayal ürünü bir kavramdır ve hayatın saf gerçekliğiyle o kadar uyumsuzdur ki adaletsizlikten bahsetmek dahi anlamını yitirir. bunu kabul etmenin ne denli zor olduğunu bildiğimiz için de mecburen kendimizi debelenip durduğumuz, hiçbir zaman çabalarımızın karşılığını görmediğimiz ve adaletsizliğin sıradanlığından dolayı görmemizin mümkün olmadığı bir hikayede tüketiriz. en katlanılmaz olanı da şudur ki, haksızlığa uğradığını düşünen hiç kimse tepkisini gerçekten buna yol açanlara gösteremez ve en kolayına geldiği şekilde işleri düzeltmeye çalışarak vicdanını ve içindeki adaleti sağlamakla yükümlü olduğunu söyleyen sesi bastırır.