''ruhumun parmak izlerinde kan
şiirlerimin yüreğinde sen
her dizede nabız atışı yavaşlayan ben
bakışları bulanıklaşıyor harflerimin
yırtılıyor
paramparça oluyor düşlerim
umutlarım ceninken daha yağlı urgana mahkum
bir enjektörün gölgesinde aramak huzuru
ya da ölümün koynunda tutunmak yaşamanın kumarına...'' dedi adam.
''susuz kalmış bir çölüm
yağmurun yağmaya korktuğu
çiçeklerin boyun büktüğü
öyle hudutsuz düşlerim yok benim
sessiz
kıyıda kalmış
hatta unutulmuş
boğazı jiletle kesilmiş mutlukluklarım var
sevinçlerim desen;
onlar çoktan ölümün terazisinde tartılmış
ve miligram ağır geldi hüzün...'' dedi kadın.
adam ve kadın bir an susuştular. sadece gözleriyle konuşuyordu ikisi de. güneş batmaktan vazgeçip boynunu uzatmış izliyordu. gün akşamı kovalarken, akrep tam yakalayacakken yelkovanı. tam o anda bir sürpriz oldu. adam kadının avuç içlerinden öptü. kadın şaşırdı. ve niye böyle bir şey yaptın der gibi baktı adama. adam da bunu anladı, şunları söyledi:
''senin kaderin, öperim...''. kadının yüzü kızardı. o da adamı avuç içlerinden öptü.