Göğüs kafesime uzanmış sehab-üs sikal, bi-aman renc!

Vakit çok geç, dönemem.

Ömrümü hibe ettiğim uzlet,

Hüda'ya hasret,

Bozacak ruhun bedene rabıtasını.

Seherde irtihal edecek fevzai.

Dudaklarının iki ucunu gözlerinden çekiştir,

Ellerini semaya ser.

Bu vuslat hepimize kut getirecek.


Akdeniz'den otursam dalgaların sırtına, Süveyş'in boğazında kalır mıyım? Şayet yutarsa, Kızıldeniz'i siyaha boyar mıyım? Yeniden kaldır asanı Musa! II. Ramses, 21. yüzyılın tiranlarının yanında ehvenişer. Dinsizin hakkından imansız gelir demişler. Pire için yorgan, imam için minare yakılır mı? Yakılır. Hatta Paris'in göbeğinde Notre Dame Katedrali'ne molotof bile atılır. İskenderiye, Bağdat, Sibilli Yazıtları ve Zerdüştlüğün on iki bin manda derisine yazılmış olan Avesta adlı kutsal kitapları bile yandı. Pentateuk, Müjde ve Furkan yansa yer yerinden oynar mı? Oynar. Gökten yıldırımlar yağar mı? Sanmam. Değer kavramının yerle bir olduğunu yansıtır insanlar, hayvanlar, bitkiler, uzub tanrılar ve cansız nesneler. Çünkü verdiğiniz değeri taşıyamayacak kadar nahif, karşılığını veremeyecek kadar nankörler. Kaybedeceğiniz tek şey geçmişinizdir, korkmayın. Tarih yeniden yaşamak istemeyeceğiniz kadar berbat. Zamana değil, huzura oynayın. Saatleri kollarımızdan, duvarlarımızdan, ceplerimizden söküp attığımız an özgür olacağız. Kendinizi kandırmayın. Ne içtiğiniz sütler boyunuzu uzattı, ne kediler ulaşamadığı ciğere "murdar" dedi. Adem'in günahı doğum lekemiz, ebedi lanet. Bu yüzden hiçbir zaman bir "hiç" olmaktan kurtulamayacağız.


Sözlük:

Sehab-üs sikal : Ağır yağmur bulutları 

Bi-aman renc : Amansız sıkıntı

Uzlet: Yalnızlık

Hüda: Tanrı

Rabıta: Bağ

İrtihal: Ölüm

Vuslat: Kavuşma

Kut: Mutluluk

Uzub: Kayıp, görünmez