Ona bir şey olmaz

Çünkü olmaz şeylerin önünden yürür o

Raptiyelerin ve zaviyelerin arkasında

Yani çiçek ve hayvan olarak

Yani hiç oldu mu bu? bir şey gibi

Gelinciklerin önünden yürür


İshak

Bir merdivende daha soluklanırsak

Oğlunu ararken beni getirdiğin yere bak diyeceğim 

Taşla taş olunmaz

Yani kanı mızrakla yani toprağa akacakken

Evine yürüyen bir adakla eşsesli

Ensemde bir kılıçla söylüyorum işte

Yani benim buram bile buralı değil


Aldıklarınla helalleşirim

Ama beni ona getir


Kimi zaman ayarlanabilen bir şeyim

Fabrikalara dönecek olursak

Babam kayıp ilanlarından kaldırılınca

Belediye yetimi bir sokak ağacı gibi

Kendi dengesine dik

Ve büyüklerin diline kulak kesilerek

Her ağacın içinde bir direk taşıdığını öğrendim

Boşluğun çiftli ekmekle ölçülüyor

Kökleri göğe kiracı bitkiler gibi

-bir çarpı, bir resim-


Karşısında olmayan evini izlerken

Koz söylerken bile tedirgin

Olmayan ve hiç olmamış şeylerden de sorumlu

Defterine,

“Allah biliyor ya zordu” yazarak vazgeçmiş

Omzunda is, omzunda kendini taşır gibi

Ona bir şey olmaz

O, bekleyerek bir şey olmayacağını bilir

Kimi zaman soylu bir çığlık

Kimi zaman var olmamış bir kavmin dilidir


Bense kendimin dilencisiyim

Kandillerde minarelere oltayla

Yakamoz avında alemle tanışırım

Kendi kentine paftasız giremeyen

Yani yaz-bozu kendine kırık bi kalem

Amelle lekelenen algı ve

Arkasıda çarpı saklamaktan utanan

Kapılarla kavgalıyım


Kendine yeten bir kaşınma dinim

Kendime küser

Kendimden özür dilenirim


Ona bir şey olmaz

Çünkü olmaz şeylerin de tanrısı var

-bir çember örneğin-

Sarı, siyah ve yeşil

Bir çembere bir şey olmaz

Çünkü varlığı için bile bir derinlik gereklidir


Sadece kendine gülemeyen

Yani ben arkasından yürürüm

Yalnız iki adım uzakta bekler Ekber

İşime gelirse

Derisine bürünürüm