Yürüyor çocuk önünde yollar
Hayal ettiği yere var gücüyle koşuyor,
Karşısına çıkıyor bulutlar, ormanlar…
Gökyüzüyle ilk defa tanışıyor.
Kulaklarındaki seda korna değil, dalgaların sesleri
Burası evlerin kutu gibi olduğu huzurun izleri…
Komşulukla öğreniyor paylaşmayı,
Diliyor üstüne kapıları kilitlediği insanları unutmayı
Sobanın üzerinde kestane pişiriyor durmadan,
Kapatıyor ışıkları uyanmak istemiyor bu rüyadan
Açma gözlerini gerçeklere!
Betonlara gömülü bu şehri kabul etme
İçinde yeşeren sevinçlere bir tuğla da sen örme
Yoksa benimseyeceksin dört duvar arasında bulunmayı
Manzaranın insanlar olduğu bir yerde yaşamayı.
Yürüdükçe bitmesin yolların
Yorulmayı göze almalı adımların
Hayal ettiğin yer asıl olan
Burası şehir değil
Burası güneşin doğuşuna şahit olamadığın uçurum.
Başına yıkılmasını beklediğin mekandasın,
Adına İstanbul diyorsun.
Hayata tutunmaya çalıştığın yaştasın,
Umudunu yitiriyorsun.
Uyanmak bu kadar zor gelmemişti sana
Rüyalar bu kadar acıtmamıştı canını
Hakikatler bu derece sert çarpmamıştı yüzüne
Düşlediğin yer çok uzak değil
Emellerine bir dilekle yakınsın
Kötülüklere bulanmış bu şehri temizlemeye hazırsın
Tekrar görebilirsin gülen yüzleri
Açabilir sen istersen çiçekler,
Gülümsemenle unutturabilirsin yeisleri.
Şahit olabilir güzelliğine tüm semtler
Sen de kapa Orhan Veli'yle gözlerini
Seyret Galata ile Kız Kulesi'nin zarifliğini
Dinle martılarla denizin düetini
Girme dar ve kirli sokaklarına
Fotoğraflarda gördüğün İstanbul'u yaşa.
Derya Aydın
2020-11-26T23:31:57+03:00Yine döktürmüşsün ❤
Nazoley
2020-11-26T23:22:55+03:00cok güzel bir yazı olmuş gerçekten , kalemine sağlık
inci aydoğhdu
2020-11-26T18:58:32+03:00bir şehrin çirkinliği ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi ellerinden çiçekler dökülüyo resmen ayakta alkışlıyorum