Yürüyor çocuk önünde yollar

Hayal ettiği yere var gücüyle koşuyor,

Karşısına çıkıyor bulutlar, ormanlar…

Gökyüzüyle ilk defa tanışıyor.

Kulaklarındaki seda korna değil, dalgaların sesleri

Burası evlerin kutu gibi olduğu huzurun izleri…

Komşulukla öğreniyor paylaşmayı,

Diliyor üstüne kapıları kilitlediği insanları unutmayı

Sobanın üzerinde kestane pişiriyor durmadan,

Kapatıyor ışıkları uyanmak istemiyor bu rüyadan

Açma gözlerini gerçeklere!

Betonlara gömülü bu şehri kabul etme

İçinde yeşeren sevinçlere bir tuğla da sen örme

Yoksa benimseyeceksin dört duvar arasında bulunmayı

Manzaranın insanlar olduğu bir yerde yaşamayı.

Yürüdükçe bitmesin yolların

Yorulmayı göze almalı adımların

Hayal ettiğin yer asıl olan

Burası şehir değil

Burası güneşin doğuşuna şahit olamadığın uçurum.

 

Başına yıkılmasını beklediğin mekandasın,

Adına İstanbul diyorsun.

Hayata tutunmaya çalıştığın yaştasın,

Umudunu yitiriyorsun.

Uyanmak bu kadar zor gelmemişti sana

Rüyalar bu kadar acıtmamıştı canını

Hakikatler bu derece sert çarpmamıştı yüzüne

Düşlediğin yer çok uzak değil

Emellerine bir dilekle yakınsın

Kötülüklere bulanmış bu şehri temizlemeye hazırsın

Tekrar görebilirsin gülen yüzleri

Açabilir sen istersen çiçekler,

Gülümsemenle unutturabilirsin yeisleri.

Şahit olabilir güzelliğine tüm semtler

Sen de kapa Orhan Veli'yle gözlerini

Seyret Galata ile Kız Kulesi'nin zarifliğini

Dinle martılarla denizin düetini

Girme dar ve kirli sokaklarına

Fotoğraflarda gördüğün İstanbul'u yaşa.