"hani şu bizim sinemanın önünden geçerken
sen eteklerini gururuna yeğ tutmuş geçerken
şarkılar şarkı değilmiş artık senin ardınsıra
bir tramvay senfonisi
giden insan kokusu
vakur bir seranatmış
hiç çicek satmazmış çingeneler
orospuları o yağmur ıslatmazmış
sen geçerken...
dudak kıvrımında devrik bir tramvay
insanlar gülmeleri mahcup
sen hep o cumartesinin kırmızısı kauçuk
avuçlarının küçük beyaz türküsü
seni nerden tutup çıkarsam sen hep öbürküsün
hani iki çift laf edersin kalbin kuş olur
hani el tutuşları olur bir kent o zaman kent olur..."

Benden bir parçaymış gibi. Beklemenin, hüznün, ayrılığın, acının vücut bulmuş hâli gibi. Her dinlediğimde, gelmeyecek olan yakar canımı. Saatin veya günlerin bir önemi yok. Bir mezar taşının dibine kıvrılmak gibi bu şarkıyı dinlemek. Acıtıyor, üzüyor, yakıyor, yıpratıyor ama gelmeyeceğini biliyorsun.