Herkese doğru gelen bir seçenek vardır.

Tekrarı oynanan bildiğin senaryoların bütünüdür hepsi.

Bir oyunun içinde sürüklenir insan.

Bir sürü karakterlerle tanışıp

Bir sürü karakterlere bürünür.

Mutsuzluğu sevmeye başlar sonra insan.

İstemeyerek başladığı bu yol zevk vermeye başlar.

Aslında bağımlısı olduğun bu hayatın bir çeşit illüzyonudur sana.

Bizler ise

Bugünü eskitmeyi beynimizin her hücresine kazımış insanlarız.

Bizlerden önce karar veren,

Bize olanları direten gerçekler var.

Ben ise

Yorgunluğumun çayını yudumluyorum yavaş yavaş.

Demir parmaklıkların arkasına atılmış özgürlüğümü dinlendiriyorum.

Hayat ise

Üstüme atılmış en büyük iftiradır.

Kalbim, idama mahkum edilmiş bir seri katildir.

Her şey kanımı uyuşturmaya çalışan,

Duygularımı yok eden bir hastalıktır. 

Gülüşümün içindeki sessiz çığlıklarımın esiridir.

Peki, bu kadar edebiyata gerek var mıydı Tanrı’m?

Benliğimi savaş alanına çevirmiş feleğin canımı alıp gitmesine gerek var mıydı? 

Affet, bu isyankarlığımı affet Tanrım.

Şimdi göğe yükselen ruhumun son direnişlerini duyuyorsun.

Yeter ki duy sesimi, bu ayrılığın bir karşılığı olmalıdır.

Şimdi bu fani dünyaya son sözlerim ise:

“Her şey için geç kalınmış anlaşmazlığın sonuna geldik.

Ama unutmayın ki

Bu vedaların nedeni inanmaktır.

Buz gibi bedenim sizi görüyor, duyuyor olacak.

Bir suçlu varsa,

O da bu zamana kadar bu bedeni ayakta tutan kalbimdir.”