Bu eylemi içimde bir türlü doğru anlayamadığıma inanıyorum.
Affetmek ne?
Affetme olayı şöyle gerçekleşiyor benim gözümde:
Hayal kırıklığı peşinden affetmeyi sürüklüyor ama öyle böyle değil, yaka paça iki eli boğazında çekiştiriyor. Günümüzde gördüğüm/benim de yapmaya çalıştığım bu. Ortalıkta almış bi af telaşı yürümüş.
Affedin...
Affedin...
Affedin...
Neden çünkü hepimiz erdemli insanlarız(!), olgunlaştık(!), farkındalığımız da arttı(!) o yüzden affetmeliyiz. Kendinizi, ailenizi, eski aşkınızı ne olduğu önemli değil, sadece affedin. Burada başlıyor işte sıkıntı, hani güneşe kanıp çiçek açıyor ağaç, sonra ayaz vuruyor ya... Aynı durum yaşanıyor burada da. Hayal kırıklığımız affetmeyi omuzlarından tutup sarsıyor, silkeliyor. Neden? Çünkü olması lazımMIŞ, özgürleşme böyle başlayacakMIŞ... mış mışlar uzuyor gidiyor. Kendiliğinden gerçekleşecek bir eyleme dışarıdan zorlama yapınca kocaman bir direnç merhaba diyor. Dostane görünüşüne aldırmamak lazım çünkü bu direnci kıramayınca da "Yapamıyorum. Neden yapamıyorum? Bende sorun var." cümlelerine dönüyor o sevimli karşılama. Şu da bir gerçek ki; ortalıkta bu "affetmenin hafifliği" nutukları en çok affedilecek şeyler yapanların işine yarıyor. Affetmeye çalışanlar kendini sorgularken insanlar daha da hoyrat davranıyor. Çünkü karşındaki insan kendisi için bile olsa affedecek değil mi? Yapmayalım lütfen. Yapmayalım ki insanlar özenli davransın birbirine. En başında kendimizi zorlamayalım, zamanı gelince affedilecek şeylerin affedileceğine, affedilmeyen durumların da olabileceğine ve bunun altında bir kötülüğün yatmadığına normal olduğuna inanalım... Sonra kuşlar cıvıldasın... Hayat bayram olsun...