Gecenin bir vakti sokaklarda başıboş dolaşırken varoluşunuz ile ilgili düşüncelere dalıyorsunuz. Sonra yan tarafta olan parkta sokak lambasının altında bir banka oturuyorsunuz. Varoluş ile ilgili düşünceleriniz aralıksız devam ediyor ve beyninizi zorluyor. Birden çimenlerin arasında gözünüze şekli tuhaf bir taş çarpıyor. Bir anda taş ile yüz yüze geliyorsunuz ve inanılmaz derecede varoluşunuz karşında bir mide bulantısı duyuyorsunuz. Çünkü içinizdeki varoluş sancısından dolayı karşınızdaki taş olma isteğinden kaçamıyorsunuz. Bir taş olma isteğiniz varoluşunuzun bedeninize uygulamış olduğu baskı. Varoluş mücadelesinin yaratmış olduğu baskı bireyin kendi bilincinden kurtulup zaman zaman bilinçsiz bir varlığa dönüşme isteğini körükler.

Varoluş sancıları çeken ve tesadüfen tanıştığı birisinin kendisi ile konuşması ile bilincinden kurtulmak isteyen ve bir kaya kadar bilinçsiz olmak isteyen ağabey Tetsuro. Tetsuro, Japonya'da tanınan başarılı bir ressam. 

Diğer tarafta uyuşturucu suçundan tutuklu olan ağabeyini kurtarmaya çalışan, batılı fikirlere sahip kız kardeş Kauro.

N. İkezawa uyuşturucu sucundan tutuklanan agabey Tetsuro ile ağabeyini hapisten kurtarmaya çalışan kız kardeş Kauro'nun hikayesini sade ve akıcı bir dille anlatıyor okuyucuya.

Kız kardeş ile ilgili olan bölümler daha çok polisiye ve dedektiflik havasında geçiyor ve kitabın sonu ile ilgili bilgi verir nitelikte.

Ağabey ile ilgili bölümler ise kitaba edebi ve felsefi bir hava katıyor. Tetsuro'nun huzursuzluğunun anlatıldığı bölümler kitabın felsefiyonunu gözler önüne seriyor.

Özellikle Tetsuro'nun anlatıldığı bölümler Camus, Sartre, Kafka gibi fikir insanlarının düşüncelerinden izler taşıyor. Tetsuro'nun varoluş ve kişiliği ile ilgili yazilanlar Camus, Sartre ve Kafkavari izler taşıdığını okuyucu rahatlıkta farkına varacaktır. Tetsuro'nun umursamazlığı, okuyucuya Camus'un Yabancı kitabındaki karakteri hatırlatacaktır. Aynı şekilde satır aralarında yine Camus'nun Sisifos Söyleni'ni anımsatan bölümler de var.