Ölçünlü(Standart) dil bizim için yüzyıllar boyunca edebi dil olarak işlenmiş, yazı dili haline gelmiş İstanbul ağzıdır. Dolayısıyla bu dile bağlıdır ve doğal olarak ortaya çıkmıştır. Yapay diller de vardır. Aile, dost çevresi, okuma-yazma oranının az olduğu bölgeler, bulunduğu bölgeden hiç ayrılmayan kimselerde veya uzun süre aynı yerde yaşayan kişilerin sözlü iletişiminde kullanılır. Türkçenin başka türleriyle karşılaştırıldığında değişme göstermektedir. Resmi ortamlarda ağızların konuşulması uygun değildir. Örneğin bir öğretmenin kendi ağzıyla bir dersi anlatması çok da uygun olmaz. Resmi kurumlarda, yazışmalarda kişinin kendi ağız özellikleriyle yazması anlam karmaşasına yol açacağı için uygun olmaz.
Edebi dil haline gelmemiştir. Her ne kadar son zamanlarda eğlence amaçlı bazı metinler olsa da genel olarak yazı dilinde kullanılmaz. Bir metin içinde kişilerin diyaloglarında ağızlara rastlanabilir. İletişim alanı kendi bölgesiyle sınırlıdır. Ağızların bulunduğu üst sistem Türkiye Türkçesi için Türkiye Türkçesidir. Dolayısıyla Türkiye Türkçesinde ses bilgisinden başlamak kaydıyla, biçim bilgisi, söz dizimi gibi dilin farklı inceleme alanlarında karşılıklı konuşma olarak ayrılabilir. Devletler standart dili belirlerken prestiji yüksek olan ağzı standart dil olarak belirler. İstanbul ağzının prestiji diğer ağızlara göre yüksektir. Bu yüzden standart dildir.
Kadınlar erkeklere göre daha fazla ağız özelliklerini gösterirler. Çünkü erkekler askerlik ya da şehir dışında çalışmak gibi sebeplerden dolayı ve eskiden kız çocuklarının okula gidememesinden dolayı daha az ağız özelliklerini korurlar.
Ağız, şive, lehçe terimleri konusunda birtakım tartışmalar vardır. Terim karmaşasına neden olan şey kullanılan ölçütlerdir. Türk dilleri, bilinmeyen, karanlık dönemde ayrılmıştır. Ana Türkçe, Yakutça ve Çuvaşça şeklindedir. Dillerin ayrışmasını bilmek önemlidir. Çünkü lehçelerin ayrımı bu ölçüte göre yapılmaktadır. Bu konuda iki farklı görüş vardır. Birinci görüş İstanbul ekolü, diğer görüş ise Ankara ekolüdür. İstanbul ekolü, dili Ana Türkçe olarak niteleyip, karanlık dönemde ayrılan Çuvaşça ve Yakutçayı lehçe olarak, diğer Ana Türkçeden ayrılan lehçeleri de şive olarak adlandırmıştır. Dolayısıyla bunların altında kalan yerel unsurlar da ağız olarak adlandırılmıştır. Dil genel Türkçedir. Lehçeler, Çuvaşça, Yakutça ve Ana Türkçedir. Şivelerde Kazakça, Kırgızca’dır. Ankara ekolü ise şiveyi kullanmak istemez. Lehçe ve uzak lehçe terimini kullanırlar. Uzak lehçeden kasıt Yakutça ve Çuvaşçadır. Diğer lehçeler ise Kazakça ve Kırgızca gibi lehçelerdir. Bugün şive terimi halk ağzında kullanılır. Daha çok ağız için kullanılmaktadır. Standartlaşma yoktur. Bu farklı görüşlerin oluşmasında kişilerin siyasi görüşü, dış unsurlar, ideolojileri etkilidir.
Tartışmalardaki ölçütlerin birincisi karşılıklı anlaşılabilirliktir. Eğer iki farklı dil konuşuru birbiriyle karşılıklı olarak rahatça anlaşabiliyorsa bu konuşurların konuştukları iki farklı bir dil değildir. Ama karşılıklı olarak anlaşmazlık varsa, %5 veya %6 düzeyinde bir anlaşma varsa iki farklı dilden bahsedilebilir.
Bir başka ölçüt de bilinen veya bilinmeyen dönemde ayrılmalarına göre adlandırıldığıdır. Yabancı bilim insanlarının görüşleri ölçütünde Radloff’un görüşleri dikkat çeker. Doerfer de Talat Tekin ve A. Bican Ercilasun‘u eleştirir bir şekilde lehçe kullanımında orta yol bulmaya çalışır. Başka bir ölçüt de Batı dillerindeki durumla karşılaştırmadır. İsveççe, Norveççe dillerinde çok fazla anlaşmazlık yaşanmamasına rağmen ayrı diller olarak görülür. Dolayısıyla bunlar araştırmacıların dayanak noktası olmuştur. Türkçe ile bu dillerin yaşadığı durum aynı değildir. Rus etkisi, siyasi nedenler Türkçe için önemli bir ölçüt olmuştur. Dil dışı nedenler de ölçüttür. Buradaki kasıt ideolojik, siyasi nedenlerdir.
Ağızları belgelemek önemlidir. Çünkü ağızlar kaybolmaktadır. Daha çok yaşlılar tarafından konuşulmaktadır. Genç kesimde ağız konuşurluğu daha azdır. Bu oranın düşük olmasının nedeni de eğitim seviyesinin yükselmesi, internetin, televizyonun yaygınlaşması ve buna paralel olarak da standart dilin yaygınlaşmasıdır. Gelecek kuşaklara ağızlar ve ağızların özellikleri ile ilgili bilgilerin aktarılması önem arz etmektedir. Bunun için ağızların kayıt altına alınması ve belgelenmesi gerekir. Derlemeler yazıya aktarılarak gelecek kuşaklara aktarılabilir. Kayıt altına alınmazsa geri döndürülemez bir hâl alır. Son ağız konuşanı hayatını kaybettiğinde artık o ağızla ilgili bir özelliği belgeleyemeyiz. Ağızlar düğün, masal, efsane, bayram gibi konularda bilgi barındırırlar. Sadece dil bilimi için değil farklı alanlarda da ağızlardan yararlanılabilir.
Ağız konuşmalarının görüldüğü mecraların başında televizyon gelir. 1990’larda özel kanalların kullanılmasından önce tek kanallı dönem vardır. TRT’de İstanbul ağzı standart dil konuşulmasından dolayı insan yoğun bir şekilde standart dile maruz kalmıştır. Bu da ağız özelliklerinin kaybolmasına, bazı ağızların yavaş yavaş unutulmasına neden olmuştur. Özel kanalların yaygınlaşmasından sonra sadece Türkiye’deki ağızların değil, yurt dışındaki ağızlar hakkında da bilgi sahibi oluruz. Dizilerdeki, filmlerdeki bu karakterlerin konuşmalar bakımından farklı olan orta oyunu, Hacivat ve Karagöz gibi geleneksel tiyatro ile kesişmiştir. Bunun haricinde internet ve müzik mecralarında da ağızlar görülmektedir. İnternet çok zengin ve renkli bir veri kaynağı sunmaktadır. İnternet, ağızların belgelenmesi için de önemli bir veri sunar. Müzik mecrasında Neşet Ertaş, Özay Gönlüm, Arif Şentürk, Suzan Kardeş gibi sanatçılar kendi ağız özellikleriyle şarkılar, türküler söylemektedirler.
Ölçünlü dil, bir ülkenin resmi kurum ve kuruluşlarında, eğitim ve öğretimde, edebi eserlerde ağızların kullanılmadığı dil türüne denir. Bu dillerin oluşumu ülkelerin siyasi ve kültürel merkezinin ağzına dayanmaktadır. Türkiye Türkçesinin ölçünlü dili 18. yüzyılda İstanbul ağzına dayanmaktadır. Bir dilin tarihi dönemlerini, lehçe ve ağızlarını birbirinden ayıran asıl unsurlar kelimeler yerine ses ve biçim unsurlarıdır. Ancak kelimenin de bazen ayırt edici unsur olduğu görülmektedir. Ölçünlü dilin kullanılması ülkede dil birliğini sağlar. Dil birliğini sağlamak anlaşmazlıkları ortadan kaldırmak için önemlidir.
Ağızlar dil için bir zenginlik kaynağıdır. Standart dilde bulunmayan sözcükler ağızlarda bulunabilir. Ağızlara göre ölçünlü dil daha muhafazakârdır. Çünkü daha korumacıdır. Korumacı olmasının sebebi yazılı dildir. Yazılı dillerin değişmesi kolay değildir. Sözlü diller daha eksiktir. Yazılı diller farklı dillerden etkilenmeye açıktır. Ağızlarda Eski Türkçe sözcüklere rastlamak mümkündür.
Ağızların temel özelliği, birbirlerinden ses bilgisel olarak ayrılmalarıdır. Bir ağzın karakteristiğini belirlerken büyük çoğunlukla ses farklılıklarından hareketle o ağzın karakteristik özellikleri belirlenir. Ağız çalışmaları ağızları belgelemek ve gelecek kuşaklara aktarılması bakımından önemlidir. Ağızlar hakkında yapılmış bazı çalışmalar şunlardır: Tuncer Gülensoy ve Ercan Akaya / Türkiye Türkçesi Ağızları, Ahmet Caferoğlu / Anadolu İlleri Ağızlarından Derlemeler, Zeynep Korkmaz / Nevşehir ve Yöresi Ağızları, Leyla Karahan / Ağızların Sınıflandırılması, Gürer Gülsevin / Yaşayan ve Tarihî Türkiye Türkçesi Ağızları’dır. Sadece Türkiye idari içinde değil, bunların dışında da ağız çalışmaları yapılmıştır.