Şimşekler çakıyor, bulut ağlıyor, dökülüyor sertçe her damla. Yalnız. Gökyüzünde yapayalnız bulut. Diğer bulutların arasında da yalnız bulut. Kaçmak istiyor onlardan, kıpırdayamaz ki hemen. Yavaş yavaş. En güvendikleri bile yokmuş yanında. Kim bilir içinde kaç şimşek çakıyor bu bulutun. Kimse bilmez ki kendinden başka herkes kördür ona. Bir de aşık olmuş bu bulut, buz gibi bir buluta aşık olmuş. Buz dediğime bakmayın, bir o kadar bebek gibi bu bulut. Kimse anlamıyor o bulutu, çözmesi o kadar zor bir bulut ki... Yalnız bulut, ne zaman yalnız hissederse kimsenin olmadığı gibi o da olmuyormuş yanında. Ama birbirlerini çok seviyorlar. Siz de görseniz aralarından bir yağmur sızmaz dersiniz. Fakat sızıyor. Bazen öyle bir sızıyor ki birbirlerine yabancıymışlar kadar oluyor. Şimdi şarıl şarıl yağmur yağıyor, herkes bir şeyin telaşında. Bense tam olarak o bulutum. Ağlasam kimse görmez, hiçbir şey belli etmeyen gülüşlerim vardır benim. Etrafımda iki yakın arkadaşım, erkek arkadaşım ve ailem var. Hem de hepsi o kadar insanlar ki... Beni hiç bu kadar kötü hissettirmemişti en yakınlarım. Yapayalnız hissediyorum. Annemin haberi yok. Söylesem nasıl üzülür bir bilseniz... Arkadaşlarım kendi dertlerinde, hep benim derdime koşacak halleri yok ya... Erkek arkadaşımsa, içindeki kendiyle çelişkisi bitmiyor. Benim gibi. İşte şimdi kimse yok. Konuşacak, anlatacak, söyleyecek... Bir tek ben varım. İnsan büyüdükçe işler zorlaşıyor. Büyük bir kafa karışıklığı her şey. Gün geçtikçe anlıyorum, yeni yeni şeyler öğreniyorum. “Anlamlar Albayım, bazı kelimelere sığmıyor."
Artık anlam yüklemiyorum mesela çünkü her zaman ayakta tek başıma kalacağım. Ayaklarımı dimdik yere basabilmem için bir tek kendime ihtiyacım var. Biliyorum ve öğrendim. Anlam yüklememek, kimseden bir şey beklememek gerekiyormuş. Yalnız mı kalıyorum? Rabb'im burada. Benimle. Sabret diyor. Bekle. Yolun sonu güzeldir.