Can kenarı bir otobüsteyim 

ufalanıyorum, telaşında kalbimin

çıkarıp attım, söylenmiş tüm cümleleri 

işte yalnız, söylenmemişlerin yükündeyim

tüm gidişleri içimde sakladım 

bütün külleri savururken faillerime dair

sana bakınca parıldayan gözlerim vardı

baktım,

göremedin.

çıkarıp attım.

hepsi o kadar diye anlattıklarımız,

bir o kadar daha olsaydı dinler miydiniz?

soruyorum ama bilmenin pıhtısı,

valizimden büyük bir gar bulamadım.

kaç parçaya bölsem de 

toplasam saçlarımı şu şehirden

çok dağınığım.

her zaman dik duramazsın bayım,

hayat insana dizlerini hatırlatır.

ne zaman ki buz kesse ellerim,

yazılmamış devrik bir güzellemeydin,

gülbeyazım, üzeri açılmış yüreğimin 

nefesimi kesmedikçe bulutlar 

eskiye kaldırılan el,

yeniye duyulan zafiyettir

sislenir gırtlağımda parmak izlerin.

hangi seferden dönsek 

hangi zaferi kucaklamalıyım sımsıkı

bir koşusu azad etsen

ilelebet gidecek sana dair ne varsa peşinden

kendi ayaklarından kaçarken insan

kaçtığının esiri olur ansızın

az önce elinin düzü ile ittiğini 

birazdan isteyerek doğuracaksın 

tutukluk yaptıysa vicdanına yüreğim,

şimdi söylemelisin

ben mi attım bu toprakları bana

her gece kaldırıp kalbimi yattığı yerden

hangi pıhtıyı boyasam da yara zannetseniz

her anıldığında bende tavaf etsem geçmişi,

kaldığı yerden

her zerreme dayanırken pıhtı yoksunluk

dayanılmaz bir duvar oluşum

bıçak gibi dayanırken kemiğime,

canımın sancılı vaktindeyim.

cam kenarı bir otobüste,

ufalanırken telaşında kalbimin.