Sanırım yeterince didinip durmadın bu hayat için. Yazınca nefes alabildiğini biliyorum. Sadece yazdığın zaman şimdiki zamanda yaşıyorsun. Gözlerin miyop ve yaşlı. Ağlarken gözlüğünü çıkarmak zorundasındır çünkü çerçeve gözyaşıyla yıkanıyor ve puslu bir görüntü veriyordur sana. Duyguları bu kadar yoğun yaşıyorken neyi sağlıklı düşünebilir ki insan? Modern hayatın getirdiği bu sağlıklı düşün ya da duygularını kontrol et safsatalarını zaten ikimiz de biliyorduk. Bizim istediğimiz fondötensiz bir yaşam değil miydi?
Ah be İhsan ne oldu bize? O kadar yabancılaştık ki. Her şeye ve herkese. Biz farklıydık İhsan. Sen de farkındaydın. Bizim pahalı fondötenimiz hiç olmadı. Hayatlarımıza heileiter sürüp parlatamadık. Yaratılışımızda yok ki. Ah İhsan kardeşim benim. Sen bu hayata güzellikler kattın. Bizim sorunumuz yanlış yüzyılda doğmuş olmak. Bizim sorunumuz kendimizle barışık olmak ve bu yüzden dışta hissetmek. Dışarıda hissetmek sizin sorununuz diyenler olacaktır. İşte ben de bir sorun olduğu için yazıyorum. Samimiyetin bir metafora sıkıştırılmış olması ve neredeyse hepimizin Kafka'nın meşhur böceğine dönüşüyor olmamız ve bu yavaşça gelişen süreci görmememiz gibi sorunlar var. Merak etme İhsan. Hepimiz miyop olduk. Bazıları hipermetrop oldu ve gözünün içine bakanı bile görmedi. Ah aziz dostum İhsan. Sanma ki umutsuzluğa kapılıp bir daha yazmayacağım. Daha çok yazacağım günler geliyor. Seni asla bırakmayacağım ve beraber bulacağız bu hayatta ne yapmak istediğimizi.