“Pandeminin başladığı 2020 yılı başında 63 milyon kız çocuğu ve 97 milyon erkek çocuğu olmak üzere 160 milyon çocuk, işçi olarak çalıştı. Buna göre, dünyada her 10 çocuktan 1’i işçi olarak çalışıyor.”
İnsanlık olarak farkında mıyız acaba ne garip hayatlar yaşanıyor bu dünya aleminde? Şimdi bir anlık hepimizin kafasındaki çocuk portresini hatırlamaya davet ediyorum sahi nedir çocuk deyip geçtiğimiz; birçoğumuzun aklına oyuncaklarla oynayan, sürekli hayal ve eğlence dünyasında yaşayan henüz hayatın yükünü sırtlamamış sevimli insancıklar geldi değil mi? Pek tabii genel çocuk kitlesi hafızalarımızda yer etmiş olan o sevimli insancıklar topluluğudur. Hafızalarımızda yer tutması gereken asıl kitle bu kesim dışında kalan, hayatın ağır yükünü erken yaşlarda sırtlayarak hayatını idame ettirmek zorunda kalan diğer kitledir.
Acı ama gerçektir ki resmi verilere göre dünyada her 10 çocuktan 1’i işçi olarak çalışmak zorundadır. Her ne kadar çocukta olsa her bireye insan olduğu için değer verilmelidir. Dünya prosedüründe her ülke çocuk işçiliğine karşı önlemler almak adına çalışmalar yapsa da resmi kayıtların bir de resmi olmayan gerçek hayat yüzü bulunmaktadır ki bu durum içimizi acıtıp, vicdanımızı sızlatacak şekilde sistemi sorgulamamızı gereksinimi uyandırmaktadır. Her şey zamanında güzeldir. İnsan olduğumuz için doğal olarak çeşitli duygu ve sorumluluklarla harmanlanmış bir hayat yaşamamız gerektiği aşikardır. Eğlenmek, mutlu olmak, üzülmek, farklı diğer duyguları yaşamak, birçok farklı sorumlulukları yerine getirmek insanlığın temel yaşam kuralıdır ki bu konuda hepimizin mutabık olduğunu düşünmekteyim. Bunu bir kabulleniş olarak da görebiliriz ama asıl kabul etmememiz gereken ise her duyguyu ve sorumluluğu zamanında yaşayamama sıkıntısıdır. En başta hayal dünyamızda aniden o sevimli insancık olarak gözümüzde canlanan çocuk portresinin dışında çocukluğunu yaşayamamaya mahkum olmuş milyonlarca çocuk; vicdan ve sistem sorgulamamızı yapmamızı sağlayacak en büyük sebeptir. Bir insan neden zamanından önce ağır hayat yükünü üstüne almalıdır hiç düşündük mü? Her gün “Global Dünya” olarak addettiğimiz bu acımasız hayat düzeni değil midir küçük sevimli insancıkları erkenden ağır hayat yükünü sırtlamaya mahkumeden? Doğal seçilimden bahsedenlerimiz olacaktır elbette lakin doğum tarihimizi, ailemizi, ekonomik durumumuzu hiçbirimiz seçerek bu global dünyaya gelmediğimiz gibi çocuk işçilerde böyle bir hayatı yaşamayı seçerek bu dünyaya gelmediler. Kimi minik eller pamuk şeker yerken kirleniyorken, kimi minik eller ise soğuk sanayi dükkanlarında yağa bulanabiliyor. Kapitalist dünya düzeninin elbette insanlığa birçok dayatması olduğunun farkındayız, hadi bizler zorda olsa bir şekilde başa çıkabiliriz ama sırf ucuz işçilik gözüyle görüp o minik yürekleri bu sert çarkların arasında ezmek vicdanımızı bir an bile sızlatmıyor ve olması gereken bu diye düşünüp kabulleniyorsak bizler için ne vicdan ne de insanlık sadece sözlükte yer alan kelimeler olmaktan öteye geçememiştir. Dünya çapında gerek ülkeler, gerek topluluklar tarafından yayınlanan çocuk işçiliği ile ilgili raporlar, sözde alınan “önlemler” sadece reklam olan safsatalardan ibarettir çünkü hayatın gerçek yüzü yayınlanan raporlar değil bu raporların dışında kalan, resmiyete yansımayan asıl o çarklar arasında ezilen o minik yüreklerdir.
İnsan kelimesinin bizler için sözlükteki bir kelime olmaktan öteye geçip tam anlamıyla tanımlanabilmesi için şapkamızı önümüze koyup; neden bir kısım sevimli insancıkların bu hayat yükünü erkenden sırtlandığını sorgulamalıyız. Umarım çok geç olmadan kabullenişlerimizi, tercihlerimizi bu sorgulamalar ışığında yapmamızın elzem olduğu bilincine, sevimli insancıklarımızın haklarının ön planda tutulduğu farklı bir dünya düzenine erişebiliriz.