Bu yazımda birçok erkek ve kadının yüzyıllardır kendilerine sorup durduğu sorulara kendimce cevap verdim. Aslında insanoğlunun doğayla ne kadar iç içe olduğunu bir kez daha görmenizi istedim. Dikkat! Bu yazıda soru-cevap konseptinde az mizah sosu eklenip (bana göre mizah) birçok bilimsel görüş ve makaleden yararlanılmıştır. Hadi ilk sorumuz gelsin.


KADINLAR MI ÇOK KONUŞUR ERKEKLER Mİ?


Çoğu erkeğin tabii ki de kadınlar diyeceğine hemfikiriz. :) Peki ya neden? Benim de katılmadığım ama birçok erkeğin hoşuna gidecek şu bilimsel görüşe bakalım. Bazı araştırmacıların evrimsel gelişimde meydana gelen çevresel farklılıkların yine genler aracılığıyla sonraki kuşaklarda etkisini gösterdiğini öne sürerler. Ve bunu "Sessiz Avcı" hikayesiyle desteklerler.

Bu görüşe göre ilkel dönemlerde avcılık erkeğin sorumluluğunda olan bir iş olduğundan erkek sessiz olmak zorundaydı zirâ çıkaracağı her ses avının kaçmasına neden olabilirdi.

Oysa mağarada kalan kadınlar için böyle bir sorun yoktu. Onlar da iletişimi geliştirmek adına sürekli birbirleriyle konuşup duruyorlardı. Bu nedenle evrimsel süreçte erkekler sessiz

kalmış kadınlar ise çok konuşkan olmuştu. Bunun elbette çoğu bilim insanı tarafından onaylanmayan bir görüş olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Hatta günümüz gazeteleri ve birçok internet sitelerinde bile kadınlar bir günde 20 bin kelime kullanırken erkekler sadece 7 bin kelime kullanıyor başlıklarını görebilirsiniz. Bu tamamen erkeklerin çok sevdiği bir şehir efsanesidir. Kadınların kendini ifade etmesinde erkeklere göre daha kuvvetli bir iletişim yolu kullandıkları çok açıktır.


ORTAM KOVALAYAN ERKEK SİRKE SİNEĞİ VE ERKEKLER


İnsan ve doğa arasında çok mükemmel bir uyum vardır. Hatta hayvanlar da insanlar da aynı taktikle karşı cinsi etkilerler. Sakin olun Haydar Dümen'in köşe yazısına düşmediniz. Maksat eğlence olsun. Bu karşı cinsi etkileme olayına devam edelim, örnek verecek olursak "sirke sinekleri." Erkek sirke sinekleri çiftleşme öncesi gözüne kestirdiği dişi sineğin yanına gider ve

dişinin ilgisini çekebilmek için etrafında dans etmeye başlar. Kanatlarını çırparak şarkı söyleyip dişi sinekleri etkilemeye çalışır, söz konusu insan olduğunda gittiği barda karşı cinsi etkilemeye çalışan bir erkeğin davranış modelinden çok da farklı olmadığını görürsünüz. Bir de sahilde ateş başında Akdeniz Akşamları'nı söyleyen erkekleri unutmamak lazım.


TAŞLA KIZ TAVLAMA TEKNİĞİ VE 21. YÜZYIL ERKEKLERİNİN PENGUENLERLE ORTAK YANI


Doğada, birçok kuş türünde yuvayı erkekler yapar. Örneğin penguenleri ele alalım. Erkek penguenlerin yaptığı yuvanın güzelliği ve sağlam olması dişileri üremeye ikna etmek için çok önemli rol oynar. Özellikle yuvalarını süsleme konusunda erkek penguenler yarış halindedir. Sırf bu yüzden yaşam alanlarından kilometrelerce uzaklıktaki taşları arayıp bularak yuvalarını bununla süslerler. Hatta rakip erkek penguenlerin yuvalarından taş çalma davranışı bile gösterirler. Yuvada ne kadar ilginç ve farklı taş varsa erkek penguen o kadar avantajlıdır. Tek dertleri vardır o da dişiyi etkilemek. Taşla kız mı tavlanır diye düşünenlerin herhangi bir kuyumcular çarşısına gitmesini ve dükkan dükkan dolaşıp biricik sevdiği için en uygun tektaş pırlanta arayan erkekleri gözlemlemesini tavsiye ederim. 


KADINLAR NEDEN MAKYAJ YAPAN NAİF VE SÜSLÜ CANLILARDIR?


Doğada en süslü olanlar hep erkeklerdir. Mesela tavus kuşları... Erkek tavus kuşlarının tüy yapısı kadınlarınkine oranla daha fazla dikkat çekici ve ihtişamlıdır. Bu tüyler için oldukça emek sarf ederler bu emeğin nedeni tabii ki dişiyi etkilemektir. Peki neden insanlarda en süslü olan hep kadınlardır? Kimi araştırmacılar erkeklerdeki süs kavramının evrimleşerek maddi kaynaklar ve sosyal pozisyonlara karşılık geldiğini öne sürmüşlerdir. Ama birçok kadının her zaman süs kavramını evrimleştirip beynini süsleyenlere ilgi duyduğunu görmüşsünüzdür.


İLİŞKİDE KADIN MI SEÇİCİDİR ERKEK Mİ?


Bu soru Türk erkekleri ve kadınları tarafından çokça tartışılan bir konudur. Hatta birçok erkek "ya Türk kızı fazla egolu kendini beğenmiştir hiçbir şeyi beğenmez" der. Daha da ileri gidip şu ünlü çıkarımı yapmışlardır "Rus kızı votka gibidir, tek başına içilir, hiçbir şey istemez ama Türk kızı rakı gibidir yanında meze ister, peynir kavun ister, ister oğlu ister." Bu sığ bakış açısını desteklemiyorum elbette, bunun Türk kızıyla alakası yok çünkü. Kabul edelim ki doğada her zaman kadın seçicidir. Çünkü hamilelik dönemi oldukça önemli bir yatırımdır. Kadın ona kur yapan erkeklerin arasından sağlıklı ve güçlü bir nesil oluşması için elbette seçici olmalıdır. Avcı-toplayıcı atalarımızın bu içgüdüsel hareketini nesiller boyunca korumuş ve genlerimize aktarmışız.



KADINLARI NASIL TATMİN EDEBİLİRİZ?


Tutkulu bir sevişmeyle mi? Çok parayla mı? Çıkarsız ve sonsuz bir aşkla mı? "Yahu bu kadınlar ne ister, neyden hoşlanırlar anlamıyorum abi" diyen erkekler ve "Aslında biz de ne istediğimizi bilmiyoruz" diyen kadınlar toplanın sırrını açıklıyorum: Merkür Retrosu. Şaka şaka. :)) Aslında tatmin kelimesi mutlulukla alakalıdır. Ve bir kadını mutlu etmek istiyorsanız hormonlarıyla oynamanız gerekir. Çünkü östrojen hormonu bir kadında ne kadar çoksa o kadar mutlu olur, yaptığı işten zevk alır. Peki bu östrojeni nasıl yükselteceğiz? Tabii ki menstrual döngü... Şimdi 28 günlük bir çizelge düşünün. O 28 günde östrojen artışı sadece 2 kez olur. O çizelgenin 10 ve 16. günleri östrojen hormonu fazlasıyla artış gösterir. Östrojen hormonunun en tepede olduğu gün 12. ve 14. gündür. Yazın bunu kenara. Östrojen hormonunun 2. kez artış yaptığı zamansa 20 ve 25. günler arasına denk gelir. Ama sorun şu ki bu günler arasında progesteron hormonu da artış gösterir. Östrojenle coşan beyindeki ödül merkezleri yani bize mutluluk pompalayan yer progesteronun artışıyla bu etkiyi azaltır ve ortamı sakinleştirir. Yani elimizde sadece 10 ve 16. günler arasındaki zaman kalıyor. İşte bu 5 gün, hele de 12. ve 14. gün çiçekten çiçeğe konan mutlu bir yusufçuk olacak. Adeta bir sevgi pıtırcığı, dağlarda koşan Heidi gibi zıplayan sevgilinizle size mutluluklar. 


Okuduğunuz için teşekkür ederim. Araştırmalarımda Yuval Noah Hararı'nin Sapıens kitabından ve Serkan Karaismailoğlu’nun Kadın Beyni Erkek Beyni kitabından yararlandım...