Aile kavramı nedir? Bu sorunun cevabına baktığımda “Aralarında evlilik ve kan bağı bulunan, koca, karı, çocuklar, kardeşler ve benzerinin oluşturduğu toplum içindeki en küçük bütün.” gibi resmi bir tanım çıktı karşıma. Ancak bana göre aile kavramı kişisel yorumlanabilecek bir kavramdır. Bu soruya benim cevabım şöyle olurdu mesela: “Ortak paylaşım yoluyla manevi olarak kendimizi yanlarında huzurlu hissettiğimiz, beraberken saygı ve sevgi gördüğümüz, kan bağı gerektirmeden kendimizin seçebileceği kişi ya da kişilerden oluşan kıymetli bir kurum” olarak tanımlardım aileyi. Örneğin evlat edinilmiş çocuk kan bağı olmadan da aileye dahildir ya da büyük paylaşımlarımın olduğu bir arkadaşım da bu kurumun içinde yer alır. Daha da geçmişimize baktığımızda insanlar büyükanneleriyle, büyükbabalarıyla birlikte yaşıyordu çünkü bu da onlar için bir aile mevhumuydu.

Günümüzde ise aile denildiği zaman genel olarak insanların aklına anne, baba ve çocuklar geliyor. Bu hızlı değişim günümüzde hâlâ devam etmektedir. Bu durum da insanların aklına aile kavramının ileride yok olup olmayacağı sorusunu getirir. Özellikle hayatı derinden etkileyen ve oldukça travmatik sonuçları olan pandemi sürecinde insanların evlerinde karantina altına girmesiyle birlikte birbirlerine olan ihtiyaçları arttı mı? 

Herkes birbirine ne kadar destek olması gerektiğini gördü ve bu süreçte aile bağları genişledi mi? Yoksa tam tersi aynı evi paylaşarak aile olarak nitelendirdikleri kişilerden sıkıldıkları için gitgide bireyselleşmeye mi başladılar?

Bana göre bu sürecin başında herkes birbirine destek olması gerektiğini gördü ve çoğunlukla aile olarak tanımladıkları insanlarla karantinaya girdiler. Biraz da olsa aile bağları bu dönemde güçlendi. Çünkü insanlar, daha önce vakit bulamayıp yapamadıkları şeyleri aileleriyle beraber denemeye başladılar. Bu durumda ortak paylaşımları çoğaldı. İnsanlar bu sürecin geçici olduğunu düşünüp bir süreliğine de olsa beraber vakit geçirerek bu durumdan keyif aldılar ve daha önce birbirlerine zaman ayırmadıklarından birbirlerinde fark edemedikleri şeyleri yeni yeni keşfettiler. Aralarındaki bağlar güçlendi ama bu süreç daha fazla uzadıkça aynı evi paylaştıkları aile fertleri birbirleri dışında diğer insanlarla fazla etkileşim kuramadıkları ve görüşemedikleri için birbirlerinden sıkılmaya başladılar ve birbirlerine olan tahammül seviyeleri azaldı. Ancak aile kavramı bizim için o kadar kıymetli ki gene de konu sağlık olduğu için bu süreçte tüm aile fertleri birbirlerinin yanındaydı.

Ben kendi aile kavramımda da aileyi kıymetli bir kurum olarak nitelendirdim. Neden böyle nitelendirdiğim üzerine biraz düşününce bu düşüncenin bana kendi kültürümün öğretisinden geldiğini fark ettim. En başta da söylediğim gibi herkese göre tanım farklı ama bizim kültürümüz için değişmeyen ortak payda, aile olarak nitelendirdiğimiz kişiler kim ise onların çok kıymetli olduğudur.

Toplumumuzda çocukluğumuzdan itibaren ailenin önemi, kuşaktan kuşağa anlatılıyor. Bildiğimiz kadarıyla diğer kültürlerde bu durum tam tersi. Örneğin Avrupa ülkelerinde aileler çocuklarını büyütme evresinde ilk olarak bakıcıya başvuruyorlar. Türkiye’de ise büyük çoğunlukla çocuğun büyütülmesinde ilk olarak büyükannelerin tecrübelerinden yararlanılır. Ayrıca Avrupa’da genel olarak çocuklar 18 yaşına geldiklerinde ailelerinden ayrı bir yaşam kurup tek başlarına birey olmaya çalışıyorlar. Türkiye’de bu durum yine biraz daha farklı. Aileler çocuklarının neredeyse evlenene kadar ya da üniversiteye gidene kadar kendi yanlarında kalmalarını isterler. Evet, günümüzde böyle. Peki gelecekte nasıl olacak?

İnsanlar ortak bir yaşam kurarak bir aile olmak istiyorlarsa ilişkilerinin temel kuralı sevgi ve saygıdır. Çünkü kişilikleri bulundukları aile ortamına göre oluşur ve her insan çevresinden bu olumlu duygular ile beslenmek ister.

“Saygı görmesi ise onun kendine güvenini artırarak motivasyon verir.”

Olumsuz deneyimler sosyal hayatta uyum problemleri yaratabilir. Ailenin önemli bir kurum olduğunu bize aktarıldığı gibi sadece söz ederek değil göstererek örnek olursak aile kavramının geleceğini de inşa eder ve bu konuda daha bilinçli nesiller yetiştiririz. Yani bu kurumun geleceğini şekillendirmek bizim elimizdedir.


Özet olarak aile kavramının tanımı kişiden kişiye değişir ama buna rağmen bazı toplumlarda hiç değişmeyen öğretiler vardır. Örnek olarak bahsettiğim Türk toplumunda “kıymet” kelimesi kuşaktan kuşağa öğretilir ve her yeni jenerasyona aktarılır. Yani ben gelecekte aile kurumunun yok olma ihtimalinin her kültürde farklılık göstereceğini düşünüyorum. Bana göre her şeyde olduğu gibi aile kavramında da hızlı bir değişiklik görülse de hatta bu yüzden aile bağları zayıflasa da hiçbir zaman tamamen yok olmayacaktır. En azından Türk kültürü için böyle bir şey çok mümkün değildir.