Su üstünde bir yaprak. Biraz sararmış, belki daldaki gününü tamamlamış. Nereye düşerim hesap edemeden öylece bırakmış kendini. Yüzeyde sürüklenip gidiyor. Batacak kadar ağırlığı yok. Eski haline dönecek aidiyeti de. Suya karışıp gidemiyorda. Sadece bekliyor. Ya bir dalganın kurbanı olmayı ya da börtü böceğin yuva yapacağı bir parçaya dönüşmeyi. Beklemek. Bir yaprak için eylemsel fazlalık. Yüzüne vuran rüzgara, dallarda savrulmaya alışmışken bu durağanlık. Sonuçta yaprak değilsin artık. Düştün ve değiştin. Alışmalısın. Beklentiler, beklemeler. Peki ya hayaller. Sahi neydi hayalin. Toprağa karışıp gitmek daha mı cazip. Yok olmak mücadelede olmaktan iyi midir. Yorgun bir yaprak. Nerede sığınabileceği ağaç gölgesi. Nerede evi. Artık bir evi olması için çok mu geç. Yapraklığının şüphesinde. Kabul et ve bırak akıp gidene. Bak bakalım nereye dökülüşün. Kaç akımlık vaktin kaldı. Belki bir el uzanırda bir kitap arasına ilişir ebediliğin. Bir anıyı hatırlatırsın ona. Solup giden bir ânı. Geçmiş özlemini yahut yeşerme umudunu. Bir aidiyet bağı bekliyordur belki. Aç kollarını ve bekle. Akıp gidene teslimle..