avuçlarımda isa'dan kalma çarmıh izleri

bir çivi bazen yaşamak

hayatın arka mahallelerinde

çıkmaz sokak tabelalarına çakılan.

düşüncemin erozyonundan kurtulamıyorum

ülkem çok yoksul, ağrı çok yönlü

rüzgarı arkama alıp yelkenlimle

yağmur bakışlı ormanlara gideceğim

içimde küflü sarnıç kokusu bundan.

gitmek başka nasıl inşa edilir ki

ayaklarım düz taban

iki dudağının arasında merhametsiz bir öfke

kan damlıyor asfaltın altında ezilmiş kumlara.

bu çiviler ah bu çiviler

duvarların değil içimin oyuklu tüccarları

hatıraları çerçevede, içimi bir cenderede

sıkıştırıp duruyor bu paslı, yaslı çiviler.


geçmiyor olamamanın sancısı

ayrılık başka bir çivi göz kapaklarını

açık tutan kırık ayna

çok gürültülü bir ülkeden geçiyorum o sıra

kadın cinayetleri, faili meçhuller,

kara borsadan aklımı bulandıran

rakı sofraları kuruyor on üçüncü yaşım

kolumda hatırasız bir jilet kesiği

sol yanımdan aşağıya kadar yanık izleri

mıhlı, mış'lı bir kadınım ben

bir varmışım bir yokmuşum,

var mıymışım ?


eve dönmek acıya benzer bir tortu

tüfek omuza daha askerlik tamamlanmadı

uzun namlulu vurulmaklar, yaşamdan alacaklı hevesler

yalnızlık şu müphem, şu akşamcı züppe

henüz kendisiyle tanışmadı.

bu yüzden sesin ölüsü gibi çöker

dibine bazen insanın, bazen evin.

çöreklenmiş bu akşam hüznü bundan.


aklımda paslı bir çivi

hikayem ağrıyor anlaşılamamaktan

yenilgilerim uzun boylu, adımlarım kısa

yaşamak çok zor bayanlar baylar

-bu işi pek beceremiyorum-

soyuluyor bir çiçeğin rengi

altından çekilişi oluyorum bir ağacın gölgesinin

güneşle bakışmak acıya meydan okumaya benzer.

bu şık ve gösterişli hüznüm hep bundan.


yenilgi.

durak.

-gitmeyi de beceremiyorum ki-

şiirler yazmaya başlamam hep bundan

aklımda paslı bir çivi.

bu kez burada bitti.

-beni hiç sevmemiş-.