Tapınağımızın bitimsiz karanlığı

Ve karmaşık ağları vardır

Bahçesinde saray çağından tabu mirasçıları

Okurlar kursağında kalmış gazelleri           

Bir Akrep yıllığıdır bu

Akrepler

Yığarlar salyasını ardına

Yörüngesi yitik yelkovanlarımın

Bu benim çoğul dizelerim

Kanadı Akrep ordularınca

Derler Akrepler şaman dinginliğinde kelimeleri

Ördükleri ağların izbeğinde

Alfabeler dikilir kumaştan beyinlerine

Çiğnerler taşkınlığını düşlerimin

Kızılca bir çukura doğru karanlık adımlarıyla

 

 

Bir Akrep sürgünlüğüdür bu

Akrepler

Ölçerler boyutunu intiharımın

Uyanmış gibi bir şiirden

Bu benim aklımın boynu

Kirlendi Akrepçe bir ayinden

Akreplerin kalçaları yok

Uzuvları eksik

Kıskaçları tabudan

Başları göğe çevrili

Minareleri yeşil

Seccadelerinde ölüme yatmış tanrı kalıntıları

Korkunç

Anlaşılmazdır dilleri

Yalnızdırlar

Yuvasızdırlar

Zorbadır Akrepler

Akreplerin nasıl mı gözleri?

Kararmış irislerden, eskimiş lügatlardan, kitin tabakalardan

Sarı – kahverengi – kırmızı

Gövdesine sıkışan kafatasında

Yankılanır tekdüzeliğin çığlığı

Düşmandırlar ışığa

Maviye kapalı elleriyle

Ve o Akrepler ki

Artıyor zehirleri yaşama susadıkça

Bir keresinde gözlerimle gördüm

Merdivenin altında

Bir böceği eziyordu bir Akrep

Ve bütün Akreplerin olağanca korkunçluğunda

Sarsıldı benim bu gözlerim

Bir keresinde boynunun alevini üfledim birinin

Dağılan kan kızıllığında

Titredi taraklarımız

Bir keresinde gibi bir Gedâyi Divânı

İçkili resmim bulanık

Bir eylemden kalmadır altı yüz yıllık

Dolaştı adım adım ellerinde

Şimdi ölüdür akrepler!

Alıkoydu beni atletli bir korsan

Karanlık girdaplı sularından.