Adam her zaman ki gibi aslında hiçbir zaman kurulu olmayan sofrasında oturup çürümeye yüz tutmuş yarım domatesini yiyordu.
Ve domates ne kadar çürümüşse adamın yüzü de o kadar asıktı. Kendi kendine belki de sonsuza kadar susmaktan korkarak homurdandı.
Bazen sonsuza kadar susmamak için La notasında bağırır insanlar.
“Domates…”
“Çürümüş…”
Böylesine yorucu bir konuşmayı yapmak onun için adeta bir eziyetti ki daha yeni yeni rüyasında gördüğü şeyleri atlatıyordu.
Dağılmış düz saçını bir hamlede topladı; tokası paçavralardan koparılıp birleştirilmiş gibiydi, neredeyse kopacaktı; tıpkı saman parçası gibiydi.
Fakat hiçbir zaman için tokasının, yarısını içtiği kahveye düştüğü günü unutamıyordu.
Ve adeta her şey yerli yerindeymiş gibi davranıyordu, hamam böceklerine bölüştürdüğü ekmeğin kaç parça olduğunu sayıyordu. O bir hamam böceğiseverdi en nihayetinde.
Sonuçta onun da aç kalmaması lazımdı, zaten yaşadığı yerde durumlar pek iç açıcı değildi.
Kafasının meşgul olduğu bir arada, kapı tıklatıldı; kapı çok narin bir ses çıkarıyordu. Bunun Laurel olduğunu anlamak onun açısından hiç de zor bir şey değildi.
Kapı iki tokmaklıydı, tokmaklardan küçük olan Laurel’e aitti.
Birbirlerine olan sevgileri de böyleydi.
İki ayrı, büyüklü küçüklü dünyaları vardı.
Kısacası bugünleri, dünlerini, hatta yarınlarını inkâr etmekteydi ama aralarındaki büyük tutku, bu iki dünyaya tüm fizik kurallarını inkâr eder gibi çekim kuvveti sağlıyordu.
Adam kapıyı bir hamlede açıverdi.
Kadın nihayet içerideydi.
Kadın, adama “Ne yapıyorsun?” gibi uygunluğu tartışılacak bir soru sordu, ama elinde kelebek tutar gibi bir tereddüt vardı. Adam hassastı. İlginçti.
Adamın yaşadığı bölgede kelebeklere büyük önem verilmekteydi ve sadece ağlamak isteyen kelebeklerin gittiği yerlere “Kelebek Vadisi” denirdi. Fakat kelebekler ağlamak için ikinci nefesi aldıklarında ruhları çoktan göğü yarılamış olurdu.
Adam gözlerini Laurel’e dikti, yaklaşık yirmi saniye odak noktası sadece Laurel'in kurşuni renkte gözleri oldu. İnsan değildi, gri renkler de insan olmamanın ilk koşuluydu.
Sonra da sessizce “Akşam kahvaltısı, buyur.” diyebildi.
Laurel‘in gözlerini anlamak için kendini zorluyordu, her şey yemek yemek kadar basit bir aktivite kadar kolay değildi çünkü…
Buzlu bir bardağın terlemesi ve ardından mermer üzerinde bıraktığı izi görmek kadar zordu bu iş.
Arda Kılıç
2020-08-15T07:50:18+03:00Öncelikle, zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim. İkinci olarak ise eleştiri yaptığınız için teşekkür ederim. Eğer cevaplayacak olursam, kendime göre sorulara ayırmak isterim. En baştaki paragrafta gerçekten çok mutlu ettiniz beni. Potansiyelim olduğuna biraz da olsa inandım. Teşekkür ederim.
1-)Aslında bu öyküleri ben bundan iki yıl önce yazmıştım. Evet, hatırladığıma göre gerçekten de bir acelem varmış gibi hızlıca yazmaya çalışıyordum. Dediklerinizi anladım. Galiba geçişlerin arasına iki üç paragraf daha yazılabilecekken, kafamda tamamladığım için yazmamıştım.
2-)Parametreler kısmına bakarsak, o kadar haklısınız ki, bu konuda ağzımı bile açmayacağım.
3-)Bu konuda da haklısınız. Sanırım diyalog eklemeden de bu öykü kolayca yazılabilirdi. Fakat öykünün "Bazen sonsuza kadar susmamak için La notasında bağırır insanlar." kısmına ters düşebilir gibi düşünerek, diyalog ekledim. Karakterleri de göz önüne alırsak, konuşmayı seven insanlar değiller zaten. Eleştirinizin ve yorumlarınızın benim için anlamı çok büyük teşekkür ederim.
Eren Albayrak
2020-08-14T23:05:11+03:00Merhabalar, emeğinize sağlık. Değerli yazar, metninizin bir çeşit çekiciliği olduğunu ifade etmeliyim. Potansiyelinizi görmek, kaleminizdeki olası ışıltıyı sezmek de bir o kadar sevindirici. Öykünüzde bir takım noksanlıklar bulunması bertaraf edemeyeceğiniz şey değil.
İşin teknik kısmına gelince göze çarpan ilk ve ön önemli şey anlatıcınıza hızlı ve altını tam dolduramadığınız kararlar verdirdiğinizi görüyorum. Öykünüzün uzamasıyla ilgili bir sorun yaşadığınızı düşünüyorum. Okuyucu, iyi bir metin bulduğunda uzunluğu dolayısıyla okumazlık etmeyecektir. Kendinizi en iyi ifade edebileceğiniz bir anlatıcıyla, dilediğiniz gibi yazın. Mevcut anlatımınızla devam etmeniz durumunda okura metafor, ironi gibi inceliklerin çıkarımını yapmak şansını tanımakta aceleci davranmış olacaksınız. Öykünüzdeki geçişler çok hızlı ve aralarını sizden başkasının dolduramayacağı denli sizden.
Bu türden bir öyküde belli parametreleri yıkmış olmanız anlaşılabilir ancak yine de öykünün sıkı düğümlerle bir arada olmasına dikkat edin.
Diyalog kurarken dikkat etmenizi önerdiğim bir önemli şey şu olabilir: karakterin söylediklerini anlatıcı karakteri konuşturmadan bize anlatamaz mıydı? Eğer cevabınız 'anlatamazdı' ise diyaloğu karakteri geliştirmek için kullanın. Eğer anlatıcı karakteri konuşturmadan da diyaloğu karşılayabiliyorsa, diyalog eklemek zorunda hissetmeyin.
Başarılarınızı görmeyi büyük bir hevesle bekliyor olacağım.