Acı veren bir tınıyı defalarca döndürüp durdun mu içinde?

Yürüdüğün o mayın dolu yolu, dönmek zorunda kaldın mı?

Dilin damağın kuruduğunda anladın mı suyun azîzliğini?

Kaç nehir kurudu, kaç toprak çürüdü bu diyârda?

Haberin olmaz, kulağın duymaz, dilin mühürlü...

Sözler, gözlere b'ulaşmış fakat sen, renk körüsün.

Sararan dallar, tam ortadan kırılınca bitecek bu yas.

Hani bir kuş uçmuştu ya fezâya, kanadından yaralanacak.

S'üzgün bir akşamın ufkunda bir intizâr doğup batacak.

O vakit, gözlerindeki perde kalkacak ve ağlayacaksın.

Yeni doğan bir bebeğin nefes alışı gibi heyecânla.

Ve daha dün, yüreğinden vurulup ölmüş gibi kahırla.