Nahoş bir tat var dudaklarında,

Yüzün musalla taşı gibi soğuk,

Rengin soluk.

Kara bulutlar gelmiş gökyüzüne, yerleşmiş sanki hiç gitmeyecek gibi.

Yağsa dert; ıslanacaksın, üzerin çıplak.

Yağmasa da dert;

Duyguların yoksun.

Düğüm düğüm boğazın,

Gözlerin boş boş etrafta geziyor.

Yükün yok; ama omuzların düşük.

Parmaklarını hareket ettiriyorsun, ama bir gariplik var; sanki senin değillermiş gibi.

Tırnaklarının araları kurumuş kanının tozu dolu,

Ellerin kuru.

Kirlisin,bir akarsu bulup girsen de temizlenemeyecek gibi.

Nahoş yine sabahın; ağzına attığın her yiyecek küflü gibi.

Gökyüzün bugünde gri.

Yalnızlığın orta yerinde içinde bir gürültü var.

Susturamıyorsun içindeki o kaybedeni.

Dinlediğin müziklerin sesi gittikçe yükseliyor,

Kısıyorsun, kapatıyorsun ama durmuyor.

Bugünde buz tutmuş parmak uçların.

Ölü gibisin ama ölü değilsin.

Sahi sen nesin?

Nesin?