Başlangıç… Çok fazla şey söylemeden, çok fazla şey açığa vurmadan veya samimiyetin ve bağımsızlığın o söylenmemiş sınırlarını aşmadan yakınlaşmak… Sonra, âşık olmak…
*
‘Ne oldu? Her şeyden önce bir düşüş olmadı (falling love). Aşk neden kendini kaybetmektir? Eğer bir şey varsa, uygun imge ‘derinlik’ yerine açıklık, ‘düşmek’ yerine uçmak gibi görünüyor. Aşk bir karardı, karşılıklı bir karardı. Özellikle, bir kelime söyleme kararıydı. Benim söylediğim ‘seni seviyorum’du. Daha önce hissedilen duyguların bir tanımı veya itirafı değil, bir duygunun yaratılması, kavramsal bir sanat eseri, bir deneyimin paylaşılan bir şekilde üretilmesi. Sık sık sevginin bir duygu olduğu söylenir. Duygular sadece bir etkiydi, neden değil bir sonuçtu. Koşullar ne olursa olsun, bunu sevgiyle nasıl karıştırabiliriz? Bir kere karar verdikten sonra, bunun "gerçek" olup olmadığı hakkında söylenecek veya merak edilecek hiçbir şey kalmazdı. Kararlar böyledir. Kendilerini gerçek kılarlar.
*
Aşkın "gizemli" ve "tarif edilemez" görünmesinin nedeni yaratıcı olma duygularından kaynaklıdır. Adlandırılması veya nihai olarak tanımlanması gereken sabit ve tamamlanmış hiçbir şey yoktur. Bu yüzden şiire ve metafora yönelinir, sınırlı dilimizde beceriksizce ifade etmeye çalışılır -hayır, şekil vermeye- bu yeni yarı icat edilmiş dünyayı, sanki bir imge -herhangi bir imge- hatta bir ses onu anlaşılır kılabilirmiş gibi. Ama kelime olmadan, duygu olur muydu? Neden benzersizliğimizde, kendimizi yüzlerce popüler şarkının sözlerini söylerken bulduk? Hem benzersizlik hem de hayal edilen derinlik için çok şey var.
*
Aşk bir maceradır, keşfetmenin duygusal eşdeğeridir -bir isyandır, akılcılık ve duyarlılığın sıradan otoritelerine, uygunluğun bayat emirlerine ve yorgun kurallara ve görevlere karşı. Aşk, Platon'un uyardığı gibi, asla tatmin olmaz. Ama asıl mesele tatmin değildir, çünkü duyguyu tanımlayan şey tatminlik arayışı, hatta "mutluluk" arayışı değil, tam tersi, bu sürekli pervasız çılgın tatminsizlik duygusudur.
*
Aşkın bir ihtiyaç olduğu söylenir. Aksine ihtiyaç hissi, aşk kararını öncelemek yerine onu takip eder. Şimdi gerçekten birlikte olma, bir gelecek hayal etme ihtiyacı hissedilir, sanki bir önceki kararı doğrulamak ve yeniden doğrulamak istercesine.’ (Robert C. Solomon)