Dünya hiç bu kadar sessiz oldu mu daha önce? Sensizliğin sesi mi bu yoksa?


Ağlamamam lazım, sessiz olmam lazım. Bebeğimiz uyanır... Küçük meleğimiz uyanır. Bizim meleğimiz, sevgilim ve senden bana kalan tek şey. Sen ve benim kanım; senin gözlerin, benim saçlarım. 


Başım ağrıyor. Sessizlik önce derime, sonra kemiklerime işliyor. İçim sızlıyor, dudaklarım titriyor ve ben üşüyorum. Sensiz aldığım her nefes ciğerlerimi yakıyor, attığım her adım vücudumu sarsıyor. Ölüyorum, diyorum, birazdan yere yığılacağım ve sana kavuşacağım. Seni bir kez daha öpeceğim, kokunu içime çekeceğim. Ama ölmüyorum. 


Şimdi birer yumru oturuyor boğazıma, başımdaki ağrı şiddetleniyor. Gözlerimi kapatınca binlerce iğne batıyor adeta ama hayır, ağlamıyorum.


Yorgana bürükleniyorum; kazakla yatağa girdiğimi bilsen gülerdin ama deli gibi üşüyorum. Sen yoksun. Sağa dönüyorum, senin tarafında yatan bebeğimize bakıyorum. Ne kadar da sana benziyor. İyi ki sana benziyor. Bu azap dolu sessizliğin arasında onun nefes alıp verişini ayırt ediyorum. Kalbim titriyor, içim ısınıyor. 


Yatakta doğruluyorum, saate bakmak için komodine uzanıyorum. Senin o sabah bıraktığın not olduğu yerde duruyor. "Çok erken çıktığım için seni uyandırmak istemedim. Eminim harika bir iş çıkaracaksın bugün, sana inanıyorum ve seni seviyorum." yazmışsın özenle, yanına minik bir kalp ile gülücük iliştirmişsin. Zor da olsa gülümsüyorum.


Bornozun hâlâ orada asılı, senin onu giymeni bekliyor. Parfümün -benim aldığım- kapağı açık şekilde aynanın önünde. Aceleyle çıkmışsın belli ki. Annenin aldığı saat hemen yanında duruyor; o gün benim aldığımı takmışsın. Eşyaların burada, kokun burada, ruhun da burada belki ama sen yoksun. Sensiz bir hiçim demiştin ama giden sensin. Aniden, karlı bir kış sabahında... Şimdi ne zaman kendi domateslerimizi yetiştirdiğimiz o pencereden dışarı baksam, karı izlesem yalnızca seni hatırlıyorum. 


Kendimi tutamıyorum sevgilim, özür dilerim ama hıçkırıyorum. Elimle hemen kapatıyorum ağzımı, nefesimi tutuyorum sakinleşmeyi umarak. Sakinleşemiyorum.


O yumru öldürüyor beni. Bağırmak istiyorum. Çığlık atmak istiyorum. Koşa koşa yanına gelmek, seni o soğuk mezardan çıkarmak ve aşkım seni diriltene kadar öpmek istiyorum. Öyle öfkeliyim ki! Sikik bir kar lastiğini taktıramayacak kadar beyinsiz olan o adama, seni erkenden işe çağıran patronuna, Allah'ın belası arabalara! Kuşlara öfkeliyim, ben acı içinde kıvranırken şarkı söylüyorlar. İnsanlara öfkeliyim, hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam ediyorlar! Sen gittin, sevgilim, sen gittin! Beni yalnız bıraktın, bebeğimizi yalnız bıraktın! Seni benden alan Allah'a kızgınım. Sana da kızgınım. Her şeye, herkese kızgınım.


Sana hoşça kal diyebilmeliydim; son kez öpebilmeli, sarılabilmeliydim. Seni sandığından çok ama çok fazla sevdiğimi söyleyebilmeliydim. Meleğimiz seni tanıyabilmeliydi, baba diyebilmeliydi. Seninle saatlerce oynayabilmeli, gülebilmeliydi. Hiç âdil değil, hiç! Çok sorguluyorum, soruyorum Allah'a, "Neden o?" diyorum. Elbette cevap gelmiyor. Ne zaman geldi ki zaten?


Gitmene izin verebilmeyi öyle isterdim ki... Seni aradığımda telefonunu açmanı, sabah kollarında uyanmayı ve en güzeli; kapıyı çalanın sen olduğunu görmeyi. Seni çok, çok özlüyorum sevgilim.


Sanki meleğimiz duyuyor iç sesimi, bir anlığına inliyor ve mışıl mışıl uyumaya devam ediyor hemen ardından. Dirseğimin üzerinde durup ona eğiliyorum, onunkini engellemesin diye çok ama çok yavaş nefes alıyorum. Küçük göğsü yavaşça inip kalkıyor, nefesini yanağına dokunduğum parmağımda hissediyorum. Ve ben sıcacık oluyorum, sevgilim. Sen yoksun ama o var. O sıcacık ve şimdi küçücük elleriyle senin bir zamanlar başını koyduğun yumuşak yastığı tutuyor. O kadar güzel ki... İnanamıyorum. Sana çok benziyor. Gülümsüyorum.


Birini, bir şeyi bu kadar fazla sevebileceğime inanamıyorum. Az önce kızdığım yaratıcıya şükrediyorum şimdi. Gerçek şu ki, sen gittiğinden beri sana olan sevgimle ne yapacağımı bilmiyorum. Sonra meleğimiz gülümsüyor. Evet, uykusunda gülümsüyor ve o an anlıyorum.


Onu, seni sevdiğimden de çok seviyorum. Sen yoksun ancak o var ve ben onunla, onun için nefes alıyorum. Senden bana kalan tek şey için hâlâ yaşıyorum. Seni çok, çok, çok özlüyorum, sevgilim. Ama sanırım acı ruhumu uyuşturuyor.


Alışıyorum.