ben masandaki en uzak göz

kimse bilmiyor seni konuştuğumu

bilseler kendimi sürgün edeceğim


yaşamak pazarları kurulmuş

tezgahlarda sevmek elzemliği 

yaz günleri ve geç saatler falan

ne zaman birine heveslensem

içre yerlerimde soğuk ve soluğum eksik

senin tezgahında gündelik beklerim

cebim delik ve düşlem tutsak

kalp geçiyor mu ildem


kime muhtaç bir zulüm huzurum 

aynı olmayışımızı benleme 

muğlak bir kuraya bulanan doğurganlığını

alsan şafak oldursan olur sanırım 

böylelikle başkaya bakacak vaktim

kalbimi unutacak yerlerim olur

seni sevmek yalnızlık yaratıyor ildem


hiç iyi değilim

en dış yerlerim bir öcü kör gözlü

sen yoksan kan verdim son

içim öldürmeye hevesli bir çocuk ya

yine de

düşmedim hiç kendime hasta diyecek kadar

cepsizim üstelik unuttu çingene kadın adımı 

alsam başımı bir tasa gitsem diyorum 

baksam ki yaşıyorum

baksam ki yeşil zeytin ve durmamış bulut

baksam ki alabildiğine yalnız

baksam ki etim sende ve kemik sahipsiz

tenim yabancıma açacak kadar cehennem

baksam ki hâlâ hâlâ ve hâlâ 

sensiz yapabiliyorsam n'aparım ildem


sabahları bisküvi yer akşamları ağlarım

sana benzer tanıdığım ekranlar 

hatsız telefonlar bilir sesini

bir çeşit psikoz dersin

ne dersin

keser mi bilim ümidini damar ve bilekle

tutunmaya istek der ölü sevgilim

nasıl söylerim bilmiyorum ildem

fakat susarsan eşlik ederim

   serilir ses tellerim bir çarşaf yasal değil

   nasıl öptüm seni

   hay kafamı sikeyim