Hayatımızın amacını arıyoruz ve bu arayışımız aslında gerçekten neden var olduğumuzla ilgili. Zaten kelimelerin içinde anladığımız kadarıyla hayatın amacı, bu geçip giden günler sonrasında çok da net bir şekilde hissedilmeyen veya aranmayan bir şey. Çünkü hayatın bir amacı olduğunu şu zamana kadar insanlık keşfedemedi ve bunu herkes çok iyi biliyor. Net bir hayatın amacı binlerce yıldır yaşayan insanlıkta ortada yok. Olsaydı güneş, ay ya da gördüğümüz diğer cisimler gibi çok açık olurdu, ancak elimizde net bir şey yok. İnanan insanlar var, fikir yürütenler var ya da yaşantılarını geçmişten gördükleri gibi devam ettirenler var, ama biz matematik gibi fizik gibi gözle görülür, elle tutulur bir şey gibi bulamıyoruz. Bu yüzden hayatın amacı gibi ciddi bir konuyu pek umursamıyoruz. Net bir bulgu olmamız bir ceza gibi geliyor kulağa.

Ancak insanın böyle bir durumda olması en iyi durum olabilir mi? Çünkü amacımız güneş gibi, ay gibi net bir şekilde ortada olsaydı, o zaman bir şeye zorlanmış olmaz mıydık? Kim zorlanmak ister ki? Mecbur olarak yaptığımız şeylerden nefret etmiyor muyuz? Eğer hayatın amacı net olarak gözümüzün önünde olsaydı, bir işe koşturulmuş gibi olmaz mıydık?

Hayatımızın amacını kendimiz bulmamız bu yüzden çok önemli. Bu yazılar ve okumalarımız da buna yönelik. Çünkü insanın karşısında bir şey çıkması için olgun bir istekle o şeyin arkasından gitmesi gerekir ve biz de yaptığımız her şey ile bu isteği büyütüyoruz, güçlendiriyoruz.