zor zamanlarda konuşmak ile susmak arasında kalıyorum. sözler hep bir yüzeye tutunur, sessizlik daha akışkan, daha manevi.


“sözlerimi etime bastırıyorum” diyor şair. imreniyorum. konteynır dolu bir yük gemisinin geçişiyle duruyor vapur, depremzedeleri düşünüyorum. yüzüne akşam güneşi vurmuş çocukla göz göze geliyorum, sonra kararsızca telefon ekranıma geri dönüyorum. şiir nasıl da “zamansız,” yaşananların ötesinde bir güç.


“dilce susup bedence konuşulan bir çağda” diyor yine kolay anlaşılmayacak.


anla şıl mayacak.