Tam durduğun yerde
Zamanı durdurduğun evde.
Damarları tıkalı kentin duvarlarında gezinir gibi
Bir rüyaya inandır kendini
Yere dökülen taşlar
Yönü değişen atlar
Saniyeler ve sekanslar
Her tıkırtı etlerimi didikleyen kara bir tavuk sanki.
Rüyaya inanır gibi
Yüzünde karanlığın teri
Göğün dibinde belki evi.
Bulutlara atlayan
Varsa bile tutunamayan
Yukardan aşağıya bin yıllık çığlığı haykıran
Beyaz boyunlu saksağanı duy
Kazı etine
Eti kazına
Hem birbirlerini
Hem kendilerini
Yiye yiye
Öve öve
Döve döve
Geçip gidiyorlar.
Sonra diğerleri geçiyor.
Yolun tanığı yolculuğunda
Yol boş
Tanıksız bir kürsüyse bu
İnancı gürz gibi göğsüme bırakın
Yine kımıldamaz etim
Dağınık bir evde
Derli toplu düşler
Üstelik birbirlerinden büyükler.
Duvarın mekanı
Mekanın duvarı
Kolladığı,
Yere düşen her toprak zerresini
Havadan soluyacak kadar çok insanla
Hangi mekan hangi duvar hangi sınır kendini bilir.
Hangi evde hangi günün hangi saati hangi girintiye
Hamam böcekleri yuvalanır