Yaşamın ötesinde günler var, tıpkı geldikleri gibi… Bu cümleyle açtı gözlerini. Kahvesini içerken uyuklamış ardından hülyalara dalmıştı. Martı sesleri ile uyandı. Kimse farketmemişti uyukladığını. Kaç saattir buradaydı ve ne zamandır uyuyordu? Telefonunun ekranına baktı saat 11:30. Beşiktaş’ta bir apartmanın terasına kurulu kafenin denize bakan kısmındaydı. Hava hafif rüzgarlı ve güneşliydi. Bir takım soruların ardından ise yine o cümle belirdi zihninde. “Yaşamın ötesinde günler var tıpkı geldikleri gibi..” Hızlıca silkelenip kahvesine geri döndü, bir yudum daha alıp bulunduğu mekanın en uzağindaki noktaya kısık gözlerle bakmaya başladı. Kafasının içerisindeki dönen düşüncelerden birkaçını seçmek için çaba sarfediyor, nasıl hissettiğini anlamaya çalışıyordu.

İçinde bulunduğu yaşamını anlaması ve hayatını değerlendirebilmesi için geçmiş ağırlıklı bir muhakemeye ihtiyaç duyduğunu düşünüyordu. Zihninden tutup çıkardığı ilk cümle ise şu şekildeydi. “Geçmiş, dün ve öncesi adı altında dönen bir zamanın etkisi, dünler dünyası.” Ooo naber abicimle konuya sert bir kapanış yaparak dalan Osman destursuz oturdu masasına. İyi iyi abi şükür yuvarlanıp duruyoruz işte. Dikkatini olabildiğince şu ana getirmeye çalıştı. Elini açık duran tütün kesesine atıp filtresini direk ağzına koydu. Garsonu aradı gözleri. Eliyle iki çay işareti yapıp masaya odaklanmaya çalıştı.