Anemon Sesinden Dağ Lalesine Yolculuk
Sıcak havanın etkisiyle kendimden geçtiğim bir güne uyandım. Yatağımdan kalkarak kapıdan dışarı ağır adımlarla ilerledim. Upuzun gökyüzünün altındaki ağaca sarılmış rengarenk çiçekler ağaca bir yorgunluk vermiş gibi görünüyordu. Sanki ağaç bu yükü taşıyamayarak tüm dallarını yere doğru eğmiş gibiydi. O gün her zamankinden daha huzur verici bir gündü. Sokağa çıkarak mis gibi dünyayı saran çiçek kokusuyla karşılaştım. Bu çiçek kokusu nereden geliyordu? Bunu mutlaka bulmak için kokunun geldiği yöne doğru koşar adım ilerlemeye başladım. Daha sonra arkamdan bir ses, "Anemon... Anemon..." diye seslendi. Arkamı dönüp baktığımda koşarken arkamda bıraktığım kocaman ağaçlardan başka bir şey göremedim. Mutlak yanlış duymuş olmalıyım. Evet evet yanlış duymuş olmalıyım, diyerek yoluma devam ettim. Biraz daha ilerledikten sonra elleri kocaman, gövdesi gökyüzü kadar geniş, yıllara meydan okumuş bir ağaç çıktı karşıma. Elleri olan ağaç mı olurmuş? Tabii olmaz ama gördüm. Gördüm işte vardı ya... Ama bunu size anlatamam. Çünkü siz benim gibi bir kokunun peşine düşmezsiniz sanıyorum. Ağaç bana, “Ne arıyorsun burada?” diye sordu. Ben ise, “Bak, alıyor musun bu kokuyu?” dediğimde ağaç, “Ne kokusu yahu, ne saçmalıyorsun?” diye çıkıştı. Ben de nasıl yani, nasıl bu muhteşem kokunun farkına varamaz diye düşündüm. "Ya hani şu gülden daha güzel kokan, bülbülü kendine aşık edebilecek koku var ya onu diyorum işte." Ağaç, "Haa. O bizim Anemon!" dedikten sonra tekrar normal bir ağaç görüntüsünü aldı. Ben "anemon" derken ne demek istediğini sordum fakat cevap yoktu. Neyse yapacak bir şey yok, yola devam etmeli diye düşündüm.
Sanırım evden çıkalı çok zaman geçmişti. Ama hava yine neşe saçıyor, güneş evden çıktığım yerde hiç kımıldamadan duruyordu sanki. Neyse, bu işte bir iş var diye düşünerek yoluma devam ettim. Biraz daha ilerledikten sonra "Evet işte buldum!" diyerek bir ağacın yanına yaklaştım, yaklaştım, yaklaştım fakat bu ağaç o kokunun çok azına sahipti. Evden çıktığımdan beri derin derin nefes alarak içime çektiğim koku bu ağaçtan geliyor olamazdı. Bu ağaçtaki koku, o bütün kokunun sadece tek bir kısmını taşıyor gibi geldi. Daha sonra ağaca bakarken ne yapmam gerektiğini, hangi tarafa gideceğimi uzun uzun düşündüm durdum. Arkamdan yine o sesi duydum: "Anemon... Anemon..." Bağıran bir ses değil, birden çok farklı ses tonundan bu kelimeyi duydum. Arkamı döndüğümde gördüğüm manzara karşısında küçük dilimi yuttuğumu sanarak şaşkınlıklar içerisinde kalakaldım. Arkamda buraya gelene kadar basmaya kıyamadığım çiçekler, birden susan ağaç, ormandaki bütün canlılar hep bir ağızdan, “Anemon... Anemon...” diye tekrarlıyorlardı. Artık içim daha rahattı. Çünkü sonunda o kokuyu taşıyan şeyin ne olduğunu öğrenmeme çok az kaldığını hissediyorum. Daha fazla dayanamayarak bağırdım: “Kim bu Anemon? Yol boyu peşimi bırakmayan, her yerde, her adımda ismini duyup kendisini göremediğim bu büyülü gibi gelen sözcüğün anlamı nedir? Biri bana açıklayabilir mi?” En son kendilerini takip etmemi gösterecek bir hareket yaptılar ve peşlerine düştüm. Her adımda evime kadar gelen kokuya bir adım daha yaklaşıyordum. En son tamamını görünce çok şaşırdım. Kocaman bir dağ ve ortasında bir ağacı sararak gökyüzüne kadar ulaşmış kırmızı bir lale gördüm. Daha anlamamıştım neden Anemon diye seslendiklerini. Ağaç, "İnsanlar buraya gelerek hepimize yeni isimler taktılar. Dağ lalesinin adını da Anemon koydular. Sen diğer insanlar gibi bizim isimlerimizi değiştirmeye kalkmadığın için bu kadar yolu gelerek hedefe ulaştın." dedi. Bütün dünyayı kaplayan kokunun dağ lalesinden geldiğini öğrenince ve neden Anemon denildiğini anlayınca derin bir oh çektim. Bütün dünyayı sadece bir dağ lalesi muhteşem yapabilir miydi? Ama adı böyle kalırsa...