kazandıklarımdan eksiltiyorum hislerimi

ve bir ananın yaşatmaya çalıştığı

evlâdını kollarında sarmalaması gibi

ve su verip koşar adım geldiği dağlara

yolcu ediyorum yanık bir ceylanı.

nasıl bir borçtur bu, diyor günahlarım

bir bez parçası tutuşturup anıların eline

aldıklarımı kendimle ödüyorum.

susmanın da günahı var mıdır,

varsa, söyle, bedeli ne kadardır?

silinmeyi beklerken geçmişin tozlu yaprakları

kalbi kırık kalemle temiz bir sayfaya

nasıl başlanır?


sağ çıkabilir miyim bilmiyorum

içimin bu düşmansız savaşından

taşıyorum tonları lâkin yetmiyor cephanem

açtığım her ateş bana misliyle geri dönüyor.

miğferime değiyor mermisi gözlerinin

ah, diyorum

kumanyamın kenarına elifimi noktalıyorum.

bir emir tufânı, içimin büyük yerinden

cılız benliğimle, silahı kendime doğrultuyorum.

çektikçe tetiği, yaralanıyor düşüncelerim

bu deli saçması yangın yerinde

sahra’da serap, boranda ateş misali

sana rastlıyorum.