Bir beldeden bir beldeye getirdim hüznümü

bulamadım rahatı her nereye gittiysem

ne geniş yataklara sığabildim

ne kalabalık pazar sofralarına


ıslatamadı kurumuş yüreğimi

hasretini çektiğim kadehin nemli dudakları

yetinmeyi bilmedim hiç

yetmedi büyük sevgilerin

bana kalan artıkları


iki sevgiyi saran neydi mavilikte

acaba aylar sonra mı hatırladım

motor sesiyle bastırılmıştı sükut

bir dikenli şiirle geçmiştik boğazdan

her zaman gördüğümüz manzaraya

ilk defa yaşanan heyecanla bakmıştık

gözlerimizin nemini tutup


duymamak için korkularımın sesini

hep ıslıkladım geceleri

aldanmayı bırakıp yüksek çıkan seslere

doğrularla titreyen dudakların

çarpışını dinledim birbirine


göçmen kuşlarla mı yazılmıştır benim kaderim

neden vapurlara pervane martılar gibi olamadım?

şarkı sandıysam da kulaklarımdaki uğultuyu

bir makamda bir karar tutturamadım


sevinsem de üzülsem de şimdi

herkesten değil kendimden uzaklardayım

sevdiklerime yabancı kalmış

işlenmemiş mermere dönmüş yüzüm

ne yazsam kime desem bilmemiş

kendime anlatamamışım ki

başkasına hiç anlatılmaz bu hüzün.