Anlat Mona, dünyanın üzerinde koca bir acının olduğunu, bu acıyı hiçbir gözyaşının temizleyemeyeceğini anlat. İnsanlar acıya gözyaşıyla saldırıyor. En güçlü silahın kahkaha olduğunu bilmeyenler kazanamaz Mona. 


Onlara düşünmeyi öğret. Öğrenmenin değerinin ebedi hazine olduğunun farkında değiller. Kirli ağızlarıyla hükmetmeye çalıştıkları gökyüzünün altında olduklarını söyle. Üste çıkmaya çalışırken nihayetinde yerin dibinde olmayı nasıl başardıklarını, üstelik bunun farkında olmadan nasıl da aciz bedenlerine en iyisini yakıştırdıklarını sor onlara. Boş gürültüden rahatsız olmayan kulaklara bağır Mona. Zorbalıkla kazandıkları hayata öldürülmüş çiçekle sevgiyi koyamazsın. 


Görmek için gözlerini kapattıkları gibi sözcüklerin ağza gelebilmesi için de dillerini yutuyorlar. Manzaranın karşıda olması başlarını kaldırmaya yetmiyor. Güneş belirince gökyüzünde, perdelerini kapatıyorlar; yağmur yağınca şemsiye açıyorlar. Tüm güzellikleri reddediyorlar Mona. Her şeye bir çözüm buldukları gibi asıl sorunları kusur görmüyorlar. Arabaları sürekli yokuşa gidiyor. Ardında bıraktıklarının aşağıda kalması amaçlarına uyum sağlıyor. İnsanoğlu hep en yüksekte mi olmalı Mona?


Adım atmayı anlat onlara, bir adımın dünyayı değiştirebileceğini inandır. Umutsuzluğa kapıldıklarında içlerinde bucaksız bir semada kuşların uçuştuğunu göster. Kafalarındaki zincirleri kırabilecek güce sahip olduklarını söyle. Böylece diledikleri özgürlüğe kavuşacaklar. Derin nefes almayı unutturma Mona. Şükür kelimesiyle tanışacak olmaları huzursuzluklarını giderecek. Sabrettikleri zaman okyanus gördükleri suyu bir kaşıkla yutabilecekler. 


Olaylar karşısında yorum yapmak var olan vicdanlarını susturmaya yetiyor, anlat onlara Mona vicdan susturulamaz, anlat, vicdan susarsa merhamet konuşamaz. Merhametin yok olduğu dünyada yaşamak vasfını kim yerine getirebilir? Yalanların sahnelendiği oyunları alkışlıyorlar. Seyircilere oyunun parçaları olduklarını anlat ki bilsinler suçlara ortak olduklarını. Doğruları haykırmanın hata olmadığını anlat Mona. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” diyerek kalkanlarını dizmişler önüne yık onları. Sana dokunmayan yılanın başkasını soktuğunu hatırlat.


Bihaber koştukları yolun sonunu göster onlara. Bir el yakınındayken kafalarını çeviren insanlara zamanın kıymetini de anlat. Üstüne bastıkları toprağın altına girdikleri zaman fark etmenin hiçbir işe yaramayacağını bilsinler. Bastırıyorlar Mona. Kendinden olmayanı öteledikleri gibi kendinden olana da hükmetmeye çalışıyorlar. Ağlatıyorlar, ardından güldürüyorlar. Sevdikleri gibi kırıyorlar. Görmedikleri tüm doğruları yok sayıyorlar. Ellerindeki değeri uçmasın diye sıkıp yok ediyorlar. Barış için bağırıp umuda yürüyenleri öldürüyorlar. Kol kola olmanın keyfini bilmelerine rağmen sırt sırta savaşıyorlar. İnsanoğluna denge kurmayı öğret Mona. Dengeyle düzenin kardeşliğini bilsinler.


Anlat Mona, bilmemenin değil, öğrenmenin keyfine erişsinler. Sen konuştukça kulaklarını tıkayacak olmaları cümlelerini susturmasın. Konuşacak birinin varlığı su serpecek. Önlerinde bir ışık arayan insanlara yıldız olacaksın. Geleceğe fikir tohumu ekmeyi başarabilirsen o zaman kazanacaksın.