Ağzı açık bir pencere

Gün dönümlerine karşı

Yakısında bir ağustos resmiyle

Kışı karşılıyor tartıda

Tam sekiz milyar yük çeker

Eski parayla


Dünyaya açılan bir pencere ağzı

İşportada benim malım kırılmaz

Kin çıkarır

Bakın kim kendi bedenine çivi çakıyorsa

Kiracıdır böyle bağlıyor

O bağırdıkça dalgalara kendini teslim eden

Bir tekne

Yıllardır emanetçi köşesinde açılmak hevesiyle yaşlı

Bir paketim şüpheler kalkınca üstümden

O bağırdıkça maçam artıyor

Elim firarı yoldaş bilip bahçede geziyor sesi yükseldikçe


Geceleri dünyayı üstüme kapaklayan bir pencere ağzı

Nefreti iyi yansıtan bir perde

Keşke biraz erken gelseydik

Geç derlerdi her köprü başında

Her köprüyü başına geçirip geç’i biz belirleseydik keşke

Evet istediğimiz gibi ağzı

Dişinde bir sarnıç ve Ayasofya

Meryem’in yüzünde duvar şalı

İlk oyulduğundan beri lokma konulmamış

Kimseye zararı olmadan

Kendini mayalıyor

Bir de turunç bere olsa

Bu tat ve bu ilk varlığına tezatlığı yakışırdı yüzüne


Cumartesiyi keşfetti annesi

Ve ağzı tarihin son cumartesi-ci+si

Dümenden kozcu

Kadehleri masaya gömen bir sicim

Ağzı korkuyla açılıyor her seferinde

Tüm savaş manevralarını zafere anlatmak için

Ölü gemileri meydanda sıkıştıran bir mavna

Manası dip olan bir derinlik olmalı

Öyle değil mi?


Ağzı ben kapıda onu beklerken

Çocukluğumu yakalamış bir anahtarcı

Vurulmadım

Bugün en güzel deliğimi giydim