Bugünlerde bayağı çalışıyorum ve tüm gün de bu şekilde geçiyor, aslında yine şey modundayım: “Bahsedebileceğim bir sürü şey var ama bahsedersem uzun sürecek ve erteleyip duracağım, ta ki anlatmayı unutana dek…” Bugün rüyamda o kadar sinirliydim ki tüm vücudumu ele geçirmişti resmen bu sinir. Bu nedenle de sabah kötü uyandım ve rüyamda sinirlenmemin nedeni küpümü bozmalarıydı ama daha sonra o kalabalık ve kendimi ifade edemememin güçlüğü nedeniyle aşırı sinirleniyordum.


Küp demişken yıllar sonra tekrar almaya karar verdim annemin hatırlatmasıyla ve f2l öğrenmeye çalışıyorum şu an. Neyse, sabah rüyamı anlattım anneme, annem de “Hâlâ çocuk rüyaları görüyorsun, büyümüyorsun cidden.” deyip güldü. Anne bu benim büyüme şeklim, diyemedim. Onun yerine bunu yazabileceğim yazıyı kafamda şekillendirdim ve şimdi de yazıyorum. Değinebileceğim bir sürü şey var ama vaktim yok. Yine de ertelemeyip onlara değineceğim.


Yemek yerken bugün kuzenim o esnada bir sürü soru gönderiyordu çözeyim diye, ben de çözüyordum. Aynı anda sofrada da bir konuşma dönüyordu ve terlemeye başladım sıcaktan dolayı. Hem soru çözmeye çalışmak hem o sıcak hem de etrafta dönen bunca konuşma içimdeki o siniri tetikliyor gibiydi, zaten içimde sık sık olabilen bir şeyleri fırlatma dürtüsünü duymaya başlıyordum tekrar ve sabahki rüyamı hatırlıyordum aynı zamanda ve bugünlerde neden böyle bir sinir duyuyorum, diye de düşünüyordum. Normalde içimle ph’ım uyumlu ve kendime değebiliyorum. Öyle de huzurluyum yani ha bazen.


Yazım bölündü tekrar. Eski müziklerimi dinleyince bayağı farklı, garip hissedebiliyorum ama bunu açıklayamam. Niye anlatıyorsun, diyebilirsiniz. Ben de soruyorum kendime bunu.


Neyse, bu aralar bir garip sinirliyim, dedim ya, aslında sinirden de farklı bir şey gibi de aynı zamanda. Bir şeyi açıklamak ve tartışmakla uğraşmak istemiyorum. Her şeyi altüst edip geçmek istiyorum gibi de aynı zamanda. Son olarak geçen yazımı yazdıktan sonra fark ettiğim bir şeyi anlatıp bitireceğim. 


Birkaç ay önceydi, bir arkadaşımla tartışmıştık ve rahat hissediyordum, kendimden emindim. Daha sonra benim yapmayacağımı söylediğim bir şey için “Yapacaksın, herkes yapar, sen de yapacaksın, er ya da geç.” gibi bir cümle kurdu ve aşırı rahatsız hissetmeye başladım tek bir cümleyle. Daha sonra bunun üstüne düşündüm, neden o ana kadar iyiyken bir anda çok kötü oldum diye ve bulamıyordum ama geçenlerde buldum, en azından şu an bulduğumu düşünüyorum. Küçükken çevre ve insanlar nedeniyle oluşturduğum şablonlar mı desem, bir doğa yasası kadar net olduğunu düşündüğüm düşünceler mi desem bilmiyorum ama öyle düşüncelerim vardı. En basitinden işte, yalnızca birini gerçekten sevebileceğimizi ve onsuz bir yaşamın gerçekten eksik olduğunu öğrenmiştim, çok sonradan aslında böyle olmadığını öğrendim. Ve birine kesinlikle muhtaç olmadığımız bir yasanın olmadığını öğrenmek o kadar rahatlatmıştı ki beni... Özgür kılmıştı beni resmen. Neyse işte, o gün o arkadaşımın bana söylediği şey bir yasaymış gibi gelmişti çünkü o kadar net söylemişti. Her şeyle savaşabilen ama bir doğa yasasıyla savaşamayacağını bilen ben için bu, bir facia demektir. Cidden sizi bir şeye mecbur eden bir yasanın varlığı özgürlüğünüzü de kısıtladığı için aşırı rahatsız hissettirir. Ve o an böyle hissetmiştim, daha sonra fark ettim nedenin bu olduğunu. 


Demin yukarıda her şeyi mahvetme dürtümden bahsetmiştim ya, aslında her şeyden vazgeçmeyi de barındırıyor o ama tam olarak ne olduğunu ben de bilmediğim için anlatamıyorum ama bu durum aklıma şu sözü getiriyor çoğu zaman:

“Tuhaf davranıyorum. Her şeyden vazgeçebileceğimi sürekli görmeye ve göstermeye çalışıyorum. Beni zamanında kim sınadı? Geçmişin yüzünden bugününü mahvetmen harika olmuş gerçekten. Yirmi yaşında falan mısın sen?”

Yirmi yaşında falanım cidden ben.

İyi günler şeker, iyi günler.