Zaman acı sona doğru kahrederek ilerlerken beklenen müjdeli haber bir türlü gelmiyordu. Eğer nakil için uygun bir kalp bulunmazsa annesini kaybedecekti ve her geçen saniye aleyhine işliyordu zavallı kadının. En çok da böyle çaresizce beklemek üzüyordu insanı. Donör kalp için birinin ölmesi ve ailesinin organ bağışı yapması gerekliydi. Fakat Metin, annesi için adeta bütün insanlığın ölmesini bekliyordu. Gördüğü her insanın kalbini kendi elleriyle söküp kanı parmaklarının arasında süzülerek o kalbi doktora götürmek geliyordu içinden. Sanmayın ki Metin cani ruhlu bir psikopat. Sineğe bile zarar vermeyecek kadar rikkatli biridir o. Sadece söz konusu annesi olunca gözü hiçbir şeyi görmez. Sırf annesine şiddet uyguladığı için rahmetli babasını bıçaklamışlığı bile vardı. Babasının şikayetçi olmaması nedeniyle kısa bir süre cezaevinde yatıp hemen çıkmıştı. Bu olay yüzünden hiçbir zaman vicdan azabı çekmemişti. Sadece o değil! Evliliğini de annesi için bitirmişti. Dominant bir kadın olan annesi tarafından katı kurallarla ve dindar biri olarak yetiştirildi Metin ve kardeşi. Daha küçükken Kuran’ı ezbere okuyordu. Alkol-sigara nedir bilmez, cinselliği tanımazdı. Kadınların yüzüne bakmaktan korkardı. Bakirliğini annesinin bulduğu, sürekli ana kuzusu olmakla itham edildiği için yine annesinin isteğiyle (emriyle) boşandığı karısına saklamıştı. Annesinin ölmesi demek Tanrı’sını kaybetmek gibi bir şeydi. Onu yaşatmak için gerekirse radikal İslamcı militanlar gibi savaşmaya hazırdı.

Metin kırk yaşlarında birisiydi. Düzenli bir işi olmasa bile işsiz de kalmıyordu. Ekmeğini taştan çıkaracak kadar azimli ve çalışkandı. Şu hayatta bir annesi vardı, bir de on beş yaşında kızı. İsmi Hazal olan kızın annesi iki sene önce kanserden ölmüştü. O günden beri babasında kalıyordu. Bir de kardeşi vardı. Balık tutmaya gittikleri gölde dengesini kaybedip suya düşmüş, yüzme bilmediği için boğulmuştu. Yaşam mücadelesi veren yaşlı kadın o günden sonra hayata küsmüştü. Hatta ona kötülüklerden koruması için bir muska bile hazırlamıştı. Kardeşi hiç çıkarmazdı boynundan muskayı. Ama kaderin önüne geçilmiyordu.

Doktorlar artık zamanın tükendiğini söylediler. Eğer çok kısa bir süre içinde donör kalp bulunmazsa annesi için yapılacak bir şey kalmayacaktı. Duvarın dibine çöküp ellerini başının arasına aldı. Kara kara düşünürken gözyaşları ayaklarının dibinde göl oldu. Annesi göz göre göre ölecekti ve elinden hiçbir şey gelmiyordu. Herkes hayatta olduğu için annesi ölecekti. Kızı Hazal, babasının yanına çöktü. Elini babasının omzuna attı. Metin kafasını kaldırıp kızına baktı. Çok güzel bir kızdı. Çakır gözlüydü. Koluna girip babasının doğrulmasına yardım etti. Metin’in kafasında bir anlık şimşek çaktı. Gözyaşlarını elinin tersiyle sildi. “Hadi!” dedi Hazal’a. “Eve gidelim. Yapılacak bir şey yok. Yarın sabah geliriz.” Eve giderken markete uğradılar. Annesi hastaneye yattığından beri doğru düzgün bir şey yememişti Metin. Kafasına gelen düşünce bir nebze olsun iştahını getirmişti. Akşam yemeği için bir güzel pilav yapıp yanına tavuk kızarttı. Hazal’da çok güzel bir salata yapıp afiyetle yediler. Metin yemekten sonra bulaşıkları yıkayıp yatsı namazını kıldı. Hazal ile birlikte televizyon izlediler. Daha sonra yatmak için odalarına gittiler. Yatmadan önce Metin, kızının başını okşayıp alnından öptü. Odasına geçtikten sonra hemen yatmadı Metin. Tespih çekip dua okudu. Saatin alarmı sabah namazı için çaldı. Kalkıp abdestini aldı ve namazını kıldı. Ses çıkarmamaya özen göstererek seccadesini topladı ve yerine koydu. Eline bir tane yastık alıp Hazal’ın odasına yöneldi. Aralık kapıdan içeri baktı. Zavallı kız hiçbir şeyden haberi olmadan melekler gibi uyuyordu.

Ertesi gün Metin’in annesi için donör kalp bulunmuştu. Torunu Hazal’ın kalbi sayesinde hayata tutunacaktı yaşlı kadın. Ama ülke, zavallı Hazal’ın kalbi için babası tarafından boğulması haberiyle sallanıyordu. Metin kızını yastıkla boğduktan sonra polise gidip teslim olmuş, kızının organlarının da bağışlanması talebinde bulunmuştu. Adli tıp raporu geldikten sonra kalp nakli ameliyatı yapılacaktı. Halk, adliyenin önünde Metin’i linç etmek istiyordu. Ulusal basın oradaydı. Polis çok sıkı bir güvenlik oluşturmuştu. Metin’e kurşungeçirmez yelek ve polis şapkası giydirilmiş, etrafında polisler etten duvar örülmüş bir şekilde kapıda görülünce alanda çok büyük hareketlilik oldu. Küfürler havaya yükseldi. Halk, Metin’i parçalamak istiyordu. Sadece muhabirler yanına yaklaşıp mikrofonlarını uzatabilmişlerdi. Metin cezaevi aracına bindirilmeden önce “Neden yaptın?’’ sorusunu “İnsanın her zaman çocuğu olur. Ama annesi bir tanedir. Öldü mü bir daha geri gelmez.’’ diyerek cevapladı. Bu cevap pişman olmadığının da göstergesiydi. Aracın içinde otururken aklından kardeşinin şüpheli ölüm dosyasının tekrar açılmaması için dua ediyordu. Birlikte balığa gitmişlerdi. Kardeşinden annesinin hazırladığı muskayı kısa bir süreliğine istemişti. Kardeşi hiçbir şeyden şüphelenmeden muskayı ona vermişti. Arkasını döndükten sonra da kardeşini suya ittirmişti Metin. O günden beri kardeşinin muskasını o takıyordu. Metin, annesinin kardeşini ondan daha fazla sevdiğini düşünüyordu. O öldükten sonra artık annesini kimseyle paylaşmak zorunda kalmamıştı.