Eski Latin diliyle yazılmış alın yazım
Yabancıyım
Bilmiyorum
Ben de başkası da anlamıyor
Yabancıyım
Herkese her şeye
En çok da kendime
Yazılan yazgı bana ait değil sanki
Hayatı çözmeye çalıştıkça
Bir düğüm daha atıyorum
Anlıyor musun sen
Bana da anlatsana
Uzun bir yolculuğa çıkalım
Her yeri görelim
Dağlar tepeler aşalım
Belki de en yüksektedir sır
Birde yukarıdan bakalım aşağıya
Aşağıdan çok baktık yukarı ne de olsa
Kırgınız
Kırık keskin kırıldığımız yerler
Dik dik çatallı
Dokunma parmak ucunla
Keser atar çocuk
Kanarsın
Kanamam dediğin yerden
Acır canın çocuk
Kaldıramazsın
Böyle dediğime bakma
Dayanırsın
Canın söküle söküle dayanırsın
Oysa küçücüksün
Yüreğin büyük
Düşlerin büyük
Belki de düşlerin
Ezerler yere düşer yuvarlanırsın
Ders vermeye çalışmayacağım sana
Ben almadım ki dersi
Kaldım geçmedi
Yetmedi kalbim
Kabuk kabuk soyuldu kalbim
Kat kat ayrıldı
Kan kana bulaştı
Tüm kötülüğün zehri bulaştı
O yüzden sorma bana
Ben bilmem
“Sen ne bilirsin dedi.”
Yürümeyi dedim
Sadece yürümeyi
Şarkı mırıldanıp yolda yürümeyi
“Düşünür müsün dedi.”
Düşünürüm
Çok düşünürüm
Çok şey düşünürüm
Ama en çok yarimi
Kaldırım taşlarını sayarken
Koyu kızıl saçları gelir aklıma
Uzanır zihnimden ayaklarıma dolanır
Düşürür beni yere
Acı çekerim
Çok acı
“Sen hiç öldün mü dedi.”
Hangimiz yaşadı ki
Var mı yeryüzünde nefesi rahatça göğsüne çeken
Hepsi gökyüzünde
Bir kırlangıç
Bir kumru
Bir serçe bile gün yüzü görmemiş
Kanadı değil iliği kemiği kırılmış
Sana bir şey söyleyeyim çocuk
Her yüreğin özgür olduğu zaman vardır
Ama
Kanadı kesilip kafesinin kapısı açılmış gibi
Hüzünlü yaralı yalnız
Leyl-i Füsun
2024-06-05T20:46:20+03:00Kaleminize sağlık, bir çoğumuzun uykularını kaçıran sanrılara tercüme sanki...