Yitik sokaktaki antikacı dükkanında,

Kabuk bağlamış, en eskiler arasında.

Grinin ve kızılın tonuyla harmanlanmış,

Sahte gülüşlü, dipsiz bir vazoda.

Sabır taşını kucaklar, mazide bekleyenler.


Asra sırdaşlık etmiş guguklu öter ara sıra.

Tozlu gölgeler; el birlik zamanın yakasını iliklemiş,

Her anı yansıtır, bir duvardan bir duvara.

Alkış tutar mehtap, loş ve titrek sokak lambasına;

Rüzgara kapılmış, deli divane bulutların arasından.

Gökten süzülen inciler çarpar, kırık dökük camlara.

Her damlası ayrı bir hasret türküsü söyler, hüzünlü antikalara.

Ve her biri ayrı bir yas katar, dilsiz ve kör karanlığa.


Geleceğe miras kalmış, ahşap kokulu bu odada

Unutulanlar ve umutlar yolculuk eder;

Bilinmez yarınlara.