Anuş'a söyleyin beni affetsin.
Ben ülkenin makul ve makbul bir vatandaşıydım
Öyle gördüm, öyle yaşadım.
Ekmeği Mustafa'dan, karpuzu Kemal'den, sigarayı İsmet'ten aldım.
Agop altın satardı güleç, inadına almazdım.
Uykularım deliksiz, sabahlarım kaygısızdı.
Beyoğlu'nda salınan güzel kadınlar,
Afili beyler günah taşıyordu Galata'ya, Karaköy'e, oradan Eminönü'ne.
Öyle demişti bir hoca.
Ben her sabah göndere çekiyordum sevgimi,
Çaresizliğimi avuçlarımda göklere...
İçim giderdi Anuş'un ince beline, kurdalesine, saçına.
Sefer tasımda fasulye, cebimde iki metelik, kalbimde aşk taşırdım evden işe.
Cumbada otururdu Anuş tüm esmerliğiyle.
Yanı başında bir cam güzeli...
Hangisi çiçek bilemezdim.
Ne param ne arzum ne aşkım yetmezdi Anuş'a bir tek söz etmeye.
Uykularım dağıldı sonra.
Gitti, terk etti hanemi huzur.
Gâvur sevilmez dedi kahveci Fevzi.
Aklımı başıma almalıymışım.
Aklımı Anuş'tan alabilsem, ahh...
Arzuhalci Karnik'e uğradım bir sabah.
Kendimi sürükleye sürükleye.
Sesim, kelamım, kalemim ol dedim.
Ocağına düştüm...
Okumam yazmam yoktu.
Sabrım ve takatim de...
Öyle güzel yazdı ki gâvur oğlu gâvur!
Dinimi, imanımı unuttum Allah şahit!
Anuş'a ulaşmadı mektup.
Bir sabah erkenden terk etmiş İstanbul'u.
Varlık vergisiymiş sebep.
Varlığımın sebebiydi söyleyemedim.
Anuş'a söyleyin beni affetsin.
Mustafa'yı, Kemal'i, İsmet'i, Fevzi'yi...
Anuş'a söyleyin bizi affetsin.
Gâvur olan cahil aklım, korkak yüreğimmiş.
Anuş'a söyleyin,
Kuruyan acm güzelinin sebebi olmaktan daha ağır bir yük yok.
Anuş'a söyleyin.
Bir daha çiçek öldürmeyeceğim.