seninle yaşam arasında sıkıştım kaldım.

adeta öldürmek istiyorsun beni sevgilim.

kehanete yazdığın her şeyin gerçek olması ve yazdığın her şeyin sonunun benim katlime ferman oluşu bunu düşündüren...

benim bir masal olduğum gerçeği ve sadece kağıtlarda kalmam gerektiği netliği lazım bize.

kaçmak diyorsun...

ama bu yeni bir şey.

hiç kaçacağımızı yazmadın.

cehennemde randevumuz olduğundan bahsettin yalnız.

ikincil bir hayat arzusuna düştün-

ve şimdi o hayattan el ele kaçmak istiyorsun öyle mi?

oysa beni o hayata tercih ettin sen.

sendin sokak prensi. ben sokakları severdim kabul ama ait olduğum yer evdi.

beraber inşa ettiğimiz hani...

şimdi o evde-

duvarlara sinmişken yalnızlığım

oda yine çok soğukken

nefesinsiz bu odalarda

bedenim de çok soğuk

tıpkı bir ceset gibi...

senin ellerinin bana dokunmadığı bu dünyada cesetten öte n'olunur ki sevgilim?

seninle hayat arasında sıkıştım kaldım işte.

artık bu dünyada kendim kadar seni de ölü saymam gerekiyor biliyorum.

o zaman cehennemde olan randevumuz için bir adım atmış oluruz belki...

ama el ele kaçamayız.

tutamam o eli.

aptal bir inat işte.

sen biliyorsun,

tasarladığın kehanetle-

yaşadığın kehanet bir olmayınca savrulmaktan ötesini bilmez oluyorsun.

hissedememek en büyük gerçek,

hayal kırıklığı en iyi yoldaş.

aşk 1 (bir) kere

gerçek bir (1).

birden ötesi öğretmen-öğrenci durumu.

ne alırsan işte.

nereye kadarsa görevin o kadar hayat.

kehanet diyebilir misin,

hiç sanmam.

zaten dünyayı karşına almışsın biriyle...

sanmıyorum ki cehennem bizim için bir ateş.

yıllar var ki gözlerinden mahrum kalan gözlerimden akan yaşlar inan daha sıcak ve tuzlu.

her yaş, bir yakış.

ateşe kafa tutmak seninle,

esintili bir gün batımı kadar iç huzur verebilir bana.

çünkü seninle direnmek sevgilim,

seninle karşı gelmek...

enlerce güç katıyor bana.

seninle yaşam arasında sıkıştım kaldım, anla.